.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Kur’an’ın dili konusunda en makul yaklaşımın onu “hidayet dili” biçiminde adlandırmamız olacağı düşünülebilir.
Hidayet, insani kapasite ve kabiliyetlerin meyve verebilmesi ve yaratılışın hedefine, yani insani kemale ulaşabilmesi için üstün bir hedefe doğru insan hayatına kılavuzluk edilmesi, yön gösterilmesi, insanın yücelmeye ve varoluşsal yükselişe davet edilmesidir.
Kur’an’ın dili, kuşku basamaklarıyla birlikte tüm insanları, bu cümleden olarak da bilim ve fenlerde eğitim görmüş uzmanları ve avamı kapsaması ve belli bir kesime özgü olmaması sebebiyle hidayet ve davet dilidir.
İkincisi, inkârcılar ve inançlılar da aralarında olmak üzere itikadi ve davranışsal farklılık ve çeşitliliğe karşın orta seviyeden başlayıp Allah’a yakınlaşmış ve seçilmişlere kadar insanlık kafilelerinin tamamını kapsar.
Üçüncüsü, Kur’an metnindeki bu dilin genişliği, nüzul zuhurundan tevil çıkışına ve içiçe girmiş bâtınlarına kadar Kur’an’ın bütün hakikatlerini kapsar.
Bunlara ilaveten, Kur’an’ın defalarca meydan okumalarına uygun olarak (Tur 33-34, Hud 13, Yunus 38, Bakara 23-24, İsra 83) onun dengini getirmeye çalışanlar karşısında asla mağlup olmayacak mucizevi sırrı ve benzerinin bulunmayışı, Kur’an’ın lafız ve mana özelliklerini içerir. Kur’an’ın lafız ve manasının ahengi, güzelliğin zirvesi ve muhtevasındaki göz kamaştırıcılık Allah’ın uçsuz bucaksız ilminden ve eşsiz güzelliğinden doğduğundan insan asla onun dengi değildir ve işin bu yönü, Allah’ın sözü ile beşer kelamını birbirinden ayıran boyuttur.
Beşincisi, Kur’an dilinin hidayet dili olarak adlandırılmasının nedeni, bu dilin fail ve kabil kurucusuna dikkat çekmektedir. Bu dilin harici orijini ve fail kurucusu, insanlık âleminde teşrii hidayet ve nebevi vahiy görünümünde tecelli etmiş “Allah’ın rububiyeti”dir:
رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى [1]
Bu dilin dâhili orijini ise “insanın fıtratı”dır:
فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ [2]
Altıncısı, bir yandan Allah’ın rububiyetinin devam etmesi, insan türünde fıtratın sabit olması ve tüm nesillerin Kur’an’dan yararlanmasının icabı, öte yandan insanlık tarihinde Kur’an’ın hidayetinin devamını ve sürekli yeni kalmasını gerektiren özel anlamıyla hidayetin kemale ermiş olması ve Muhammedi şeriatta peygamberliğin ve semavi kitabın son bulması (Maide 3) hidayetin dilini ifade etmektedir:
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ [3]
İmam Sadık’tan (a.s) gelen bir rivayette şöyle buyurduğu nakledilmektedir:
“Allah Teâla Kur’an’ı belli bir zaman, nesil ve toplum için varetmemiştir. Bilakis Kur’an, tüm zamanlarda yenidir ve kıyamete kadar her kesim için yeni ve taze kalacaktır.”[4]
Bu nedenle hidayet dili teorisi, Kur’an mesajının tüm insanlık için ölümsüz oluşuyla tam uyumlu olma özelliğini de taşımaktadır.
- - - - - - - - - - -
[1] Taha 50 (Rabbimiz her şeye ona yakışır hilkatini veren ve sonra da hidayet edendir.)
[2] Rum 30 (Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur.)
[3] Sad 87 (Bu, âlemler için öğütten başka bir şey değildir.)
[4] Biharu’l-Envar, c. 2, 280.