.
.
Bismillâhirrahmânirrahîm
.
Kur’ân-ı Kerîm’in on birinci sûresi Hz. Hûd’un (a.s) [1] adını taşır. Kur’ân, Hz. Hûd’dan (a.s) altı [2], onun elçi olarak gönderildiği Âd kavminin helâkini ise dört ayrı sûrede dile getirir. [3] Kur’ân, sadece Hûd sûresinde beş defa Hz. Hûd’u (a.s) adıyla zikreder. [4] Kur’ân, Hz. Hûd’un (a.s) Ahkâf bölgesinde yaşayan bir kavme peygamber olarak gönderildiğini anlatır. [5] Kur’ân, Hz. Hûd’un (a.s) kendisinden A'râf, Hûd, Şu’arâ ve Ahkâf sûrelerinde bahseder.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Hûd’un (a.s) şahsiyet ve sıfatları hakkında şöyle bilgi verilmektedir:
Hz. Hûd (a.s), gönderilen (mürselîn) [6] bir elçi (resûl)[7] ve öğüt verici idi (nâsihun emîn). [8]
Hz. Hûd (a.s), Rabbinin risâletini tebliğ eden (ubelliğukum risâlâti rabbî) [9], uyarıcı (liyunzirakum) [10] ve nasihat verici idi (mine’l-vâ’izîn).[11]
Hz. Hûd (a.s), Rabbine güvenen (tevekkeltu alal’lâh) [12] , O’na şirk koşmaktan uzak olan (berîun) [13] ve bir rahmetle kurtarılandı (necceynâ). [14]
Ayrıca Hz. Hûd (a.s), “Âd’ın kardeşi”[15] sıfatıyla da çokça anılmıştır.
Hz. Nûh’tan (a.s) sonra yaşamış olan Âd kavmine peygamber olarak Hz. Hûd (a.s) gönderilmiştir. [16] Kur’ân-ı Kerîm’e göre Âd kavmi yüksekçe yerde görkemli anıt köşklere, muhteşem saraylara [17] ve çocuklara, mallara, sürülere ve eşsiz bağ, bahçelere sahipti. [18] Bu yüzden gurur ve kibre kapılmış olan Âd kavmi putlara tapmaya başlamış, Rablerini tanımayan, elçilerine isyan ve acımasız itiraz eden, insanlara zulmederek azgınlık ve taşkınlıkta bulunmuştur. [19]
Yüce Allah, Hz. Hûd’u (a.s) bu kavme peygamber olarak göndermiş, fakat kavmi onu yalanlayarak kendisine karşı çıkmıştır.[20] Hz. Hûd’un (a.s) onları uyarması, yüce Allah’ın kendilerine verdiği nimetleri hatırlatarak O’na inanmalarını istemesine karşı onlar “İster öğüt ver ister verme, bizce birdir, farketmez!”[21] diyerek, kendilerine yapılan ikazları dinlememişlerdir. İsyan ve inkârlarının cezası olarak şanı yüce Allah, önce yağmurlarını keserek kuraklık sebebiyle bağlarını kurutmuş, daha sonra kasıp kavuran bir rüzgârla, afâtla, kulakları patlatan korkunç bir kasırga ile onları cezalandırmıştır.[22] Yedi gece ve sekiz gün süren bu rüzgâr ve azgın kasırga, Âd kavmini hurma kütükleri gibi bulundukları yerden söküp atmıştır.[23] Hz. Hûd (a.s) ve ona inanan Mü’üminleri yüce Allah bir rahmetle kurtarmış ve inkârcılarında kökünü kurutup, yerin dibine batırmıştır. [24]
Âd kavminin Hz. Hûd'a (a.s) karşı çıkarken ileri sürdükleri isyan ve itirazları şöyle özetleyebiliriz:
1. Hz. Hûd'u (a.s) sapıklık ve beyinsizlikle itham ettiler:
“Kavminin önde gelenleri (Nûh’a) : Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görüyoruz, diyerek (karşı çıkmışlardı).”[25]
“Kavminin önde gelenlerinden kâfirler (ve zalimler ise): Gerçekte biz seni beyinsizlik (aklî bir yetersizlik) içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz, demişlerdi.” [26]
2. Hz. Lût’un (a.s) kavmi, atalarının dinine bağlı olduklarını söylediler:
“Sen bize sadece (bir tek) Allah'a kulluk yapmamız ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? "[27]
"Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek (alışageldiğimiz hayat tarzımızı değiştirmek) için mi bize geldin? Şu hâlde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi bize getir (de görelim) diye (karşı çıkmışlardı)."[28]
3. Kendilerinin güçlü kuvvetli olduklarını söyleyip, Hz. Hûd (a.s) tarafından gelebilecek bir zararın olamayacağını ileri sürdüler:
“Ardından Ad kavmi, yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamış ve bizden daha kuvvetli kim var? diye (şımarmaya başlamışlardı). Onlar, kendilerini yaratmış olan Allah'ın kendilerinden daha kuvvetli olduğunu görüp (anlamadılar mı?) Onlar, âyetlerimizi, bile bile inkâr ediyorlardı. (Zaten bilmeden ve kendilerine tebliğ erişmeden yapılan inkâr, küfür sayılmamaktaydı.)”[29]
4. Hz. Lût’un (a.s) kavmi, ahireti inkâr etmeleri ve hayatın sadece dünya hayatından ibaret olduğunu ileri sürdüler:
"(Böylesi asılsız ve imkânsız şeylere inandığınız için yazıklar ve hayıflar olsun size! O gerçek sandığınız ve sahip çıktığınız cennet boş bir hayaldir.) Hayat, sadece bizim (yaşadığımız bu) dünya hayatından ibarettir. (Sonunda) ölürüz ve (şimdilik) yaşayıp gideriz. Biz (ahirette) diriltilecek değiliz.”[30]
5. Hz. Hûd peygamberi (a.s) küçümsediler:
“Kendi kavminden inkâr edip ahirete kavuşmayı yalanlayan (kimseler) ve kendilerine dünya hayatında refâh (imkân ve iktidar) verdiğimiz önde gelenler (zenginler) dedi ki: Bu, (elçi ve davetçi) sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir. Eğer sizin benzeriniz olan bir beşere boyun eğecek olursanız, andolsun (o takdirde), siz gerçekten hüsrana düşen (aciz ve şahsiyetsiz kimselersiniz)." [31]
Onların bu asî itiraz ve tavırlarına karşı Hz. Hûd'un (a.s) takındığı tavır ve davet şöyle idi:
يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُفْتَرُونَ
“Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Siz yalan olarak iftira edenlerden başkası değilsiniz.” [32]
يَا قَوْمِ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًاۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى الَّذ۪ي فَطَرَن۪يۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ
“Ey kavmim! Ben bunun (Hakka davetim) karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. (Hâlâ) Akıl erdirmeyecek misiniz?” [33]
وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً اِلٰى قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِم۪ينَ
“Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O’na tevbe edin ki üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Suçlu-günahkârlar olarak (hakka ve hayra davetimden) yüz çevirmeyin (diye uyarıvermişti).” [34]
Yüce Allah uzun bir müddet Âd kavmine yağmur yağdırmadı. Neredeyse yok olacaklardı. Bunun üzerine Hz. Hûd (a.s) onlara tevbe etmelerini ve yüce Allah’tan af dilemelerini emretti ve buna karşılık onlara yağmur yağacağını va’detti. Bu âyette tevbe etmenin ve af dilemenin rahmete ve yağmurun yağmasına sebep olduğuna kanıt vardır.
---------------
[1]- Kur’ân-ı Kerîm’de indirilişte 52. ve tertipte 11. sırada Hûd sûresi yer alır. Bu mübarek sûre, Mekke’de nâzil olmuştur. Bu sûrenin Hûd adını almasının gerekçesi, yüce Allah, Hz. Hûd’a (a.s): “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd: 112) şeklinde hitap etmiş olması gösterilmektedir. Hûd sûresi 123 âyet, 1.947 kelime ve 7.633 harften ibarettir. Bu mübarek Hûd sûresi, tevhid ile başlar (âyet 2) ve yine tevhid ile sona erer (âyet 123). Bu sûrede Nûh, Hûd, Sâlih, İbrâhîm, Lût, Şuayb ve Mûsâ’nın (âyet 25-99) tebliğ faaliyetleri anlatılarak bunlardan özellikle Nûh, Hûd, Sâlih, Lût ve Şuayb’ın davetleri ve kavimlerinin bu davetler karşısındaki inkârcı ve inatçı tutumları ayrıntılı biçimde ortaya konmuştur. Nitekim Nûh’un kavmi tûfanda boğulmuş (âyet 44), Hûd’un Âd isimli kavmi büyük bir azapla cezalandırılmış (âyet 58), Sâlih’in Semûd adlı kavmiyle Şuayb’ın muhatabı olan Medyen halkı korkunç bir gürültü ile (âyet 67, 94), Lût’un kavmi de başlarına taş yağdırılarak (âyet 82) helâk edilmiştir.
[2]- A’râf: 65-72; Hûd: 50-60; Mü’minûn: 31-42; Şu’arâ: 123-140; Fussilet: 15-16; Ahkâf: 21-26
[3]- Zâriyât: 41-42; Kamer: 18-21; Hâkka: 6-8; Fecr: 6
[4]- Hûd: 50, 53, 58, 60, 89
[5]- Ahkâf: 21
[6]- Şu’arâ: 123
[7]- A’râf: 67
[8]- A’râf: 68
[9]- A’râf: 68
[10]- A’râf: 69
[11]- Şu’arâ: 136
[12]- Hûd: 56
[13]- Hûd: 54
[14]- Hûd: 58
[15]- A’râf: 65; Şu’arâ: 124; Ahkâf: 21
[16]- A’râf: 65
[17]- Şu’arâ: 128
[18]- Şu’arâ: 133, 134
[19]- Hûd: 59; Şu’arâ: 130
[20]- A‘râf: 65; Hûd: 50; Şu’arâ: 125-126
[21]- Şu’arâ: 136
[22]- Ahkâf: 24-25; Kamer: 19-20
[23]- Hâkka: 6-8
[24]- A‘râf: 72
[25]- A’râf: 60
[26]- A’râf: 66
[27]- A’râf: 70
[28]- Ahkâf: 22
[29]- Fussilet: 15
[30]- Mü’minûn: 37
[31]- Mü'minûn: 33-34
[32]- Hûd: 50
[33]- Hûd: 51
[34]- Hûd: 52