Demokrasi adına Suriye'ye yıkım, kan, ölüm, dehşet götüren ve demokrasi tellallığı yapan Arabistan da genel anlamda demokrasi var mıdır ve kadına özgü özel anlamda haklar verilmekte midir! Bu makaleyi demokrasi tellallığı yapan Arabistan ve onun gibi ülkelerin vampirlerinin daha iyi tanınması ve bilinmesi ve her defasında demokrasiden söz edip Arabistan gibi emperyalizm ve siyonizme vagon olanların iç yüzlerinin daha da iyi tanınmaları için kaleme alma gereği duydum.
"Kadının insanlık şanına layık olarak güzel yaşamı" temin edilmeli ve korunmalıdır. Bu konu bildirgelerde ve batıda kadın haklarında unutulmaya terk edilmiştir. Ama İslam'da, Allah tarafından insana verilen ve Allah'tan başka kimsenin tasarruf hakkı olmayan "yaşam hakkı"nın yanı sıra "güzel yaşama hakkı"da her insanın, özellikle kadının kesin hakkıdır ve toplum, kanun, aile buna uymak ile sorumludur. Güzel yaşam hakkı ve bedensel bütünlük hakkı konusunda, özellikle savaşlarda kadının beden ve psikolojisine yapılacak her türlü saldırı insanlık dışıdır ve kabul edilmez. Ama Suriye ve batı tarafından işgal edilen devletlerde yaşananlara baktığımızda dünyada kadın haklarını savunanlar bunca cinayet ve vahşete göz yummuşlardır.
Kadının tekamül ve özgürlük hakkının ne olduğunun bilinmesi için kadına yüce bir gözle bakılmalıdır. Kadının ne olduğunun ve özgürlüğünün etkisinin bilinmesi için, kadını toplumun ıslahında etkili bir unsur veya büyük insanları yetiştiren bir faktör yapabiliriz... Kadının nasıl kemal bulduğunun ve kadın haklarının nelerde olduğunun bilinmesi için kadına bu gözle bakılmalıdır.
İslam'ın görüşü şudur; Kadının bütün duyguları ve istekleri kadınlık özelliğinden kaynaklanmaktadır ve kadının bu kadınlık özelliği korunmuştur. Bu ona zorla verilmemiştir. Kadın olmak tabii ve fikri bir özelliktir ve kadınlık duygularının, çabalarının tamamının da mihveridir. Bu İslam nazarında korunmuştur. Aynı zamanda ilim alanı, maneviyat alanı, takva alanı, siyaset alanı ona açılmış ve o ilim öğrenmeye teşvik edilmiştir. Çeşitli toplumsal ve siyasi alanlarda bulunma hakkı vardır. Bu durumda aile içerisinde erkeğe, onu bir işe zorlama, aşırı gitme, cahilce ve kanuna aykırı zorbalık yapma hakkının olmadığı söylenmiştir. İslamın görüşü işte budur.
Aile kurulduğu zaman, İslam açısından aile içinde kadın ve erkek yaşamın iki ortağıdır ve birbirlerine karşı sevgi ile davranmalıdırlar. Kadın erkeği erkek de kadını zorlama hakkına sahip değildir. Aile içinde kadın ve erkeğin ilişkilerine dair İslam hükümleri ve kanunları çok önemli ve hassastır... Kimse kimseye zulüm etme, zorlama ve bir işe mecbur etme hakkına sahip değildir... Elbette aile içinde sevgi ve muhabbete dayalı olarak büyük bir istek ve arzu ile birbirlerinin işlerini yapar ve birbirlerine yardımcı olurlar. Ancak istek üzere yapılan bu hizmet, kadının erkeğe bir hizmetçi gibi hizmet etmesinden farklıdır ve kimse bunu kadın için bir vazife olarak algılamamalıdır.
İslam'da görmüş olduğunuz mahrem, namahrem, kadın ve erkeğin birbirlerinden ayrı olma konuları irticai meseleler değildir. Bunun en önemli faydalarından biri aile temelini sağlamlaştırmaktır. Kadın ve erkek birbirlerine vefa hissi besledikleri için kıskançlık havasına bürünmezler. Bu çok önemli bir konudur. İslam'ın emrettiği tesettür, haram ettiği bakış, yasakladığı muaşeret kalp ve sevgilerinizin bir noktada toplanması içindir. İslam'ın, gözünüzü namahreme kapatın, namahreme bakmayın diye bu kadar vurgu yapmasının sebebi, göz bir tarafa baktığı zaman o hakkın sahibi olan eşin hissesinden bir bölümü o tarafa gitmiş demektir... İslam'da kadın ve erkek birbirinin karşısında sorumludurlar... Hükümlerden kaynaklanan geniş ve büyük silsilelerin sebebi nedir? Sebebi ailenin sağlam olarak kalmasını, kadın ve erkeğin birbirine hıyanet etmemesini ve beraber olmalarını sağlamaktır.
Zulüm, eşitsizlik, ihanet her halükarda yanlıştır... Taraflar birbirinin haklarına ve sınırlarına riayet ettikleri ve onu ihlal etmedikleri taktirde sevgi kalacaktır. Yani gerçekte yaşamın temelini beraber atan bu iki kişinin her biri, kendisini diğerinin kalbine, aklına ve zihnine çok köklü ve etkili bir şekilde sokmak için gayret göstermelidir. Yani kadın ve erkeğin manevi etkisi, kalp ilişkisi ve bağlığı sağlanmalıdır. İslam hukuku budur.
Özellikle kadınların toplumsal kimliğini tanımlamada en önemli unsur, kadınların toplumda hazır bulunması konusunda İslam'ın görüşüne ve İslami geleneğe bakmak gerekir. Kuran'ı Kerim'de dini sorumluluklar eşit olarak kadın ve erkeğin uhdesine bırakılmış ve manevi mükafatlarda eşit olarak belirtilmiştir. Bu sorumluluklardan bazıları, örneğin cemaat namazı, hac gibileri toplumda bulunmayı gerektirmektedir. Buna ilaveten İslami toplumlarda kadınlar çeşitli inançsal ve toplumsal faaliyetlerde bulunmuşlardır. Rivayetlere göre Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) zamanında kadınlar sabah namazını erkeklerin arkasında durarak kılıyorlar ve erkeklerden önce camiden çıkıyorlardı. Bu sünnet ikinci halifenin döneminde zamanla değişti. Öyle ki, kadınlar camide ayrı bir bölümde namaz kılıyorlardı. Yine ikinci halifenin emri ile toplumsal hedefleri içeren konularda kadınların hazır bulunmaları engelleniyordu. Gazalinin naklettiğine göre Hz. Peygamber'den (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) bir nesil sonra kadınlar tamamen camiye gitmekten men edildiler.
-Arabistan kanunlarına göre kadınların bir yerde hazır bulunmaları, rahat olarak gidip gelmeleri kolay değildir. Kadınlara ailenin en yetkili insanı tarafından izin verilmeden evden ve ülkeden yalnız olarak dışarı çıkma izni verilmemektedir.
- Kadınların umumi marketlerde ve dairelerde çalışmaları yasaktır. Elbette sağlık merkezleri, hastaneler, okullar, üniversiteler de... resmi olarak onlardan yararlanılmaktadır.
- Eğitim imkanları erkekler ve kadınlar için eşit değildir. Arabistan'ın bazı üniversitelerinde kadınların isim yazdırmasından kaçınılmaktadır ve bazı dallarda da sadece erkekler isim yazdırma hakkına sahiptirler. Kadınlar ülke dışında tahsil görmek için burs almaktan da mahrumdurlar.
- Daha bir kaç yıl öncesine kadar bu ülkede kadınlar nüfus cüzdanı hakkına sahip değillerdi. Bu konu hakkında çeşitli ajanslarda Arabistanlı kadınların kimlik buhranı unvanında söz ediliyordu. Bu konu hakkında çeşitli toplumsal sıkıntılar çıktıktan sonra Arabistan bakanlığı 2005 yılının nisan ayında istendiği taktirde kadınlar için nüfus cüzdanına sahip olabileceklerini onayladı. Elbette bazı Arap gazeteleri o tarihte şunları yazdılar; "Kadınların çoğunluğu nüfus cüzdanına sahip olmaktan vazgeçtiler. Onlar nüfus cüzdanına sahip olmamak için bundan vazgeçmiş değillerdi; onların vazgeçmesinin sebebi, onların babası, eşi veya kardeşleri nüfus cüzdanın üzerine resimlerinin yapıştırılarak kadınlara verilmesini istemediklerindendi. Bununla birlikte denilebilir ki, Arabistan devletinin bir çok merkezleri kadınların kimliklerinin tanınması için sadece nüfus cüzdanını kabul etmiyorlar ve kadınlar kendi kimliklerini onaylatmak için kimlik kartının yanı sıra iki şahit de göstermeleri gereklidir.
- Araba kullanma yasağı: Arabistan alimler heyeti 1990 yılında bir fetva yayınlayarak kadınların araba kullanmalarının haram ve onun fesat sebebi olduğunu söylemişlerdir.
- Arabistan'da kadınlar eşinin veya ailenin yetkilisinin izni olmadan bankada hesap sahibi olamazlar.
Dikkat edilmesi gereken husus, bu seçimlerde kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktur. En son ve en yeni haberlere göre Arabistan'ın nüfusu yirmi yedi milyondan fazladır. Erkekler, nüfusun tamamının %50.4 nü, kadınlar ise %49.96 sını oluşturmaktadır. Buna göre nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan kadınlar, sadece bu ülkede oy hakkından mahrumdurlar.
Genel olarak Arabistan devleti şimdiye kadar seçimlerde kadınların oy hakkını resmi olarak kabul etmemiştir. Arabistan'daki Vahhabi liderler de devletin bu kararını onaylamış ve kadınların oy kullanmalarını fesat sebebi olarak görmüşleridir. Bu devletin bazı yöneticileri, kadınlar hüküm için seçimlerde isim yazdırma liyakatine sahip değillerdir demişlerdir. Bazı milletvekilleri de Arabistan'da oy kullanma yasağının sebebinin, kadınların çoğunluğunun nüfus cüzdanı olmamasından kaynaklandığını söylemişlerdir.
İşte kısacası İslam'da var olan kadın hakları ile şu anda demokrasi tellallığı yapan Arabistan'da kadının halini hep beraber görmekteyiz. Demek oluyor ki sözde insan hakları savunucu ve demokrasi şakşakçılığı yapanların ama demokrasi bahanesi ile gittikleri yerlere kandan, ölümden, yıkımdan başka bir şey götürmeyenlerin uğraşı cehenneme müşteri olma uğraşının bir neticesidir.
Selam ve Dua ile...
Mehdi AKSU