KARDEşLİK AYETLERİNİ İHLAL EDEN ANLAYIş; KALIPÇI DÜşÜNCE
İnanlar birbirlerinin kardeşidir gerçeğini bilmeyen bir inanan yoktur herhalde. Bu her Müslüman tarafından bilinmesine rağmen halkı Müslüman olan coğrafyalarda, bölgemizde yaşanan savaşlar, katliamlar hangi düşünce ve bakışın tezahürüdür! Bölgemizde ve İslam coğrafyasında çok önemli ve hayati gelişmeleri ve diğer taraftan da Müslümanların bir birlerine karşı mücadele etmelerini derin bir kaygı ile izlemekteyiz. Bölgemiz tarihi boyunca böyle derin ve bir o kadar da kötü planları ve uzun vadeli zararlara mal olacak senaryoları görmedi. Siyon ve Haçlı zihniyeti İslam coğrafyasında inançsal açıdan sayılarını artırmak için bizim çocuklarımızın üzerinde, onlar hakkın plan, proje üreterek bir takım çalışmalar yapmakta ve diğer taraftan da bunlarla aynı safta olan siyasi fikirdaşları İslam coğrafyasına ve Müslümanlara hâkim olmak için bölgemizde her türlü adımı atmaktadırlar. Amaçlarına ulaşmak ve bölgemizde Müslümanların birbirlerini düşman tanımaları için her türlü yalana, propagandaya, eyleme başvurmaktadırlar. Müslümanların kardeşliğini bozmamak ve bu vahdeti korumak için inançlı, duyarlı, akıllarını maddi rantlara ve bir yerlere kiraya vermeyen Müslümanlar tarafından makul ve etkileyici çalışmalar, programlar yapılmalı, konu hakkında kamuoyu doğru yönlendirilmeli ve bu uğurda geceli gündüzlü, yılmadan makul çalışmalar yapılmalıdır.
Bölgemiz ve İslam coğrafyasında yaşanan gelişmelerle ve tarihleri boyunca girdikleri topraklara kan, vahşet, zulüm götürenlerin buralarda hayata geçirdiği kirli planlara göz atıldığında kalpleri kanatacak gerçeklerle yüzleşmemek mümkün değil. Burada çok farklı iki tablo görüyoruz. Bir yanda, Siyonist ve emperyalistlerin Müslümanları köleleştirip kaynaklarını sömürmeyi amaçlamaları ve bunun için dünyanın gözü önünde en vahşi ve en barbar cinayetleri yaparken; diğer yanda bazı Arap ve halkı Müslüman olan ülkelerin bu tutumdan yana tavır sergilemeleri, içimizdeki bir takım medya kuruluşlarının halka yanlı yanlış haberleri vermeleri ve bu tablo karşısında din âlimlerinin, kanaat önderlerinin, sanatkârların, aydınların, üniversitelerin, elinde mikrofon olanların susmasını görüyoruz. Daha düne kadar sözde sahabe savunuculuğu adı altında birilerini zındık, kâfir, fasık, ehli cehennem ilan edenler bu gün sahabelerin mezarlarına bile tahammül edemeyen, onların kabirlerini açarak onları kabirlerinden çıkaranlara karşı sus pus olmaları neyin alametidir acaba!
Bu sus pus olma, böyle canilere karşı lal olma kalıpçı anlayışın tezahürü olsa gerek. Zira hak anlayışın böyle olması mümkün değildir. İşte bu noktaya gelindiği zaman Kuran-i, Nebevi ve akli kavramların içerisinde barındırdığı kardeşlik olgusunun zehrinin kalıpçı anlayış olduğunu söylemek mümkündür.
İnsanlar kendi hesapları ve çıkarları doğrultusunda herkesin aynı görüş ve anlayışta olmasını, herkesin kendileri gibi düşünmesini ve yürümesini ister. Bu, olması mümkün olmayan, batıl ve kalıpçı bir düşüncedir. Bütün insanlar aynı anlayış, aynı düşüncede olsaydı, fikirler gelişmez, düşünceler ilerlemezdi. Bu gerçeğin böyle olduğu her kes tarafından bilinmesine rağmen birileri bu gerçeğin aksine inatla yanlışta ısrar ediyorlar.
Bugün bu gerçeğin aksini düşünen siyasal ve ekonomi güç sahipleri daha düne kadar çok sesliliği savunuyorlardı. Kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanları kendileri gibi görüyorlardı. Ama ne yazık ki dün ve bu gün farklılık arz edenler benden olmayan, benim gibi düşünmeyen bertaraf olmalıdır düşüncesi ile hareket etmektedirler. Hani sizler farklı düşünüyor, çok sesliliği savunuyordunuz! Bilimselliği, farklı anlayışları, farklı inançları, farklı kültürleri benimsiyordunuz! Hani yaratılanı yaratandan ötürü seviyordunuz! Bu güzelim anlayış ve düşüncelere neler oldu! Neden bu güzel anlayışın yerini taassup ve bağnazlık körlüğü aldı!
İnsan kendisinden farklı düşünen birileri çıktığında tahammül göstermiyorsa, kendisine ve düşüncelerinin, inançlarının doğruluğuna inanmadığındandır. Kendisine, inançlarına güvenen, inançlarının doğruluğuna inanan ve ispat delillerini bilen bir insan makul olan her ortamda ilmi münazaradan uzak durmaz, kalemini köreltmez.
Farklı düşüncelere, farklı tebliğ ve çalışma anlayışına, farklı inançlara tahammülü olmayanlar imkan ve fırsatları ele geçirmek için birlikten, beraberlikten, kardeşlikten, saygıdan, anlayıştan, yaratılanı yaratandan ötürü sevmekten, kucaklaşmaktan söz edenler imkan ve fırsat sahibi olduklarında söylemleri doğrultusunda hareket ederlerse eğer, sözlerinin eri olmuş, söylemlerine inandıklarını ispat etmiş olurlar. Ama imkan ve fırsat sahibi olduktan sonra farklılaşır ve kendi renklerinde olmayanları sindirme yahut yok etme düşüncesi ile hareket ederlerse kalıpçı olduklarını ispat etmiş olurlar. Böyleleri sizin yaptıklarınızın, yazdıklarınızın, söylediklerinizin hatta söylemeyip düşündüklerinizin tamamına kısacası sizin varlığınıza şaşı olarak bakmaya başlar.
Mevlana'nın, şu hikâyesi şaşı bakan kişinin bakış açısını özetler mahiyette: Efendisi şaşıya " içeriye gir ve şişeyi al getir" der. şaşı odaya girer ve tek şişeyi iki gördüğünden ne yapacağını bilemez ve geri döner " iki şişe var hangisini getireyim? Der. Efendisi odada bir tane şişe var, onu al getir der. Fakat şaşı içerde iki şişe var diye ısrar eder. Bunun üzerine efendisi " o halde şişelerden birini kır diğerini getir der. Yerdeki tek şişeyi kıran şaşı geri döner fakat içeride bir tek şişe olduğu için eli boştur.
Yapılanlara, kişilere, olaylara, yaşananlara şaşı bakan kimselerin durumu da aynen böyledir. Doğruyu yanlış, yanlışı doğru olarak görürler. Sapla samanı birbirine karıştırırlar. Böylelikle hep kırarlar, dökerler.
Kardeşlik ayetlerini ihlal eden kalıpçı anlayış, taassup ve bağnazlığın bir an evvel son bulması ve Müslümanların bir birlerine hoşgörü ve tahammül ile davranmaları dilekleri ile…
Selam ve Dua ile…
Mehdi AKSU