.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

 

 Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla

Musa AYDIN

Muharrem ayı, Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyti’nin ve dostlarının musibet, hüzün ve matem ayıdır. İmamlarımız ve büyüklerimiz bu ayı en iyi şekilde idrak etmek ve Hüseyni meclislerden ve merasimlerden en iyi şekilde yararlanabilmek için birtakım hususlara dikkat etmeyi ve bu ayın adabına riayet etmeyi tavsiye etmişlerdir. Bu çalışmada işte bu Muharrem Adabından kısaca bahsetmeye çalışacağız.

1- İhlas ve samimiyetimizi korumaya çalışalım.

İhlas her amelin ruhudur. Ruhu olamayan bir beden düşünülemeyeceği gibi, ihlas olmadan yapılan bir amelin olumlu sonucu olmaz; hatta insanın defterine vebal olarak yazılır.

Merhum Üstad Fâtıminiyâ şöyle der:

“Matem meclislerine muhlisâne bir şekilde (ihlasla) katılın. İmam Hüseyin (a.s) dışında adeta kimseyi görmeyecek gibi olun.”

2- İç ve dış temizliği elde etmeye çalışalım.

Üstad Fatıminiya yine şu tavsiyede bulunmaktadır:

“İç ve dış temizliğiyle bu meclislere müşerref olun; bu meclislere hem abdestli bir şekilde katılalım hem de istiğfârla iç temizliğini kazanmaya çalışalım.”

3- Allah’tan engelleri kaldırmasını dileyelim.

Üstad yine şöyle buyurmaktadır:

“Matem meclislerine girmeden evvel diyelim ki: "Allah'ım! Eğer vücudumda Ebu Abdillahi’l-Hüseyn’in (a.s) feyzini elde etmeye bir engel varsa, sen onu bertaraf eyle."

Evet, Muharrem'in on günü değişim günleridir. Hürr-i Riyahi önemli bir şahsiyettir, ama aynı zamanda Hürr olmak da bir akımdır. Bu on günde değişime uğramalıyız. Hür gibi biz de değişmeliyiz.

4- Matem ve yas havasına bürünelim.

Hem kendimizi hem evimizi, barkımızı, çevremizi matem havasına, şekline büründürmeliyiz. Siyah elbise giymek normal zamanlarda mekruhtur, ancak İmam Hüseyin’in mateminde giyinmek iyi ve müstehaptır.

5- Birbirimize başsağlığı dileyelim. (Bunun keyfiyeti aşağıdaki hadislerde verilecektir.)

6- Hüseyni meclislerin edep ve saygınlığını koruyalım.

7- İnsanları rahatsız eden her türlü tutum ve davranıştan kaçınalım.

8- Farz ve haramlara dikkat edelim. (Özellikle namazlarımızı vaktinde ve özenerek kılmaya çalışalım.)

9- Matemli bir insanın halini yaşayarak bu günlerde, mümkün mertebe eğlenceli söylem ve eylemlerden kaçınalım.

10- Ağlayalım ve ağlatalım. (İmam Hüseyin’e ağlamanın önemi ve faziletini aşağıdaki hadislerde göreceksiniz.)

11- Her gün İmam’ı Aşura Ziyareti’yle ziyaret edelim. Aşura Ziyareti büyüklerimizin fevkalade önemsediği, hatta yıl boyu okumayı ihmal etmediği bir ziyarettir ve manevi-uhrevi kazanımların yanı sıra hacetlerin reva olmasında da çok önemli etkisi vardır.

12- İmam’ın katillerini ve düşmanlarını lanetleyelim. (Tevellinin yanında teberri de her müminin imanının bir gereğidir. Allah dostlarıyla dost, Allah düşmanları ve dostlarının düşmanlarıyla düşman olmaktır tevelli. Onları lanetlemek de bu teberrinin izharıdır.)

13- Aşura gününü İmam Hüseyin’e (a.s) ayıralım ve dünyevi işlerle uğraşmayalım. (Bunun önemini hadislerde göreceksiniz.)

14- Su içerken ve bir yudum sudan mahrum bırakılan Peygamber evlatlarını, özellikle İmam Mazlum İmam’ımızı selamlayıp katillerine lanet edelim.

15- Hadislerimizde İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte şehid olmayı (samimiyetle) arzulamamız tavsiye edilmiştir. “Bu konuda samimi olanlar, Kerbela şehitlerinin sevabında ortak olacaklardır.” buyrulmuştur.

16- Hüseyni meclislere giderken, Kerbela’ya gider gibi gidelim.

17- Ailemize, çocuklarımıza İmam Hüseyin’i ve İlahi kıyamını tanıma imkânı sağlayalım. Onları meclislere götürerek, Kerbela kahramanlarıyla tanıştırarak, konuyla ilgili eserleri okumalarını, filmleri seyretmelerini sağlayarak.

18- Kerbela kıyamını dinleyerek, okuyarak, araştırarak, üzerinde tefekkür ederek, kendimiz için hayatımız için, toplumumuz için ondan ders çıkarmaya, mesaj ve ibret almaya çalışalım.

19- Matem ve anma merasimlerinde, ister muhteva, ister keyfiyet açısından İslami ve fıkhi kuralların dışına kesinlikle çıkmayalım, ölçüleri dinimiz ve fıkhımızdan almaya ve asla keyfi davranmamaya çalışalım.

20- Merasimleri, sohbet, mersiye ve sineleri aşırı uzatmamaya ve bıktırıcı bir hale dönüştürmemeye çalışalım.

Şimdi de bu hususları da içeren bazı hadisler ve önemli şahsiyetlerin sözlerinden örnekler sunmaya çalışalım:

İmam Cafer-i Sâdık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

“Bize yapılan zulme üzülen kimsenin nefesi tesbih-zikirdir; bize üzülmesi ibadettir…” Sonra şöyle ilave etti: “Bu hadisin altın harflerle yazılması gerekir.”[1]

İmam Hüseyin (a.s):

“Ben gözleri ağlatan şehidim. Kederli bir şekilde şehid edildim. Allah’a yakışan bana gelen kederli kimseyi, sevinçli bir halde ailesine geri döndürmesidir.”[2]

Resulullah (s.a.a), kızı Hz. Fatıma’ya hitaben şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet günü her göz ağlayacaktır, Hüseyin’in musibetlerine ağlayan göz hariç. Böyle bir göz cennetin nimetleriyle sevinçli ve mutlu olacaktır.”[3]

Mesme’ Kurdin şöyle rivayet etmiştir:

“İmam Cafer Sadık (a.s) bana “Ey Kurdin, acaba Hz. Hüseyin’in (a.s) başına gelen musibetleri hatırlıyor musun?” dedi. Ben de “Hatırlıyorum.” dedim. İmam “O zaman üzüntü duyup ağlıyor musun?” dediğinde “Evet vallahi ağlıyorum, bu halimden ailem bile haberdar oluyor. Ağlama yüzünden yemek bile yiyemiyorum; öyle ki bu durumum yüzümden anlaşılıyor.” dedim. İmam Sadık (a.s) ise şöyle buyurdu:

“Allah senin gözyaşlarını esirgesin. Bil ki, sen bizim sevincimizle sevinen, hüznümüzle hüzünlenen, bizim sevinç ve üzüntüde korku ve güvenimizi paylaşanlardansın. Sen ölüm zamanında babamın, başının ucuna gelip ölüm meleğine senin hususunda tavsiye etmesine, ölümünden önce seni sevince boğacak müjdeler vermesine şahit olacaksın. Göreceksin ki ölüm meleği sana karşı, şefkatli bir annenin çocuğuna olan şefkatinden daha merhametli davranacaktır.”

Sonra İmam Sadık (a.s) ağladı ve ben de onunla birlikte ağladım. Sonra İmam dedi ki:

“Ey Mesme’, Emîrü’l-Müminin Ali’nin (a.s) şehadetinden bu yana, yer ve gök bize ağlıyorlar. Bize ağlayan meleklerin sayısı ise daha fazladır. Bize ve bizlerin başına gelenlere acıyarak ağlayan herkesin henüz gözünden yaş çıkmadan Allah ona merhamet eder…

Kalbi bize acıyan insan, ölüm zamanı bizi görmekle öylesine sevinir ki bu sevinci, Kevser havuzunda bize kavuşuncaya kadar kalbinde sâbit kalır. Kevser havuzu, bizi sevenlerin gelmesiyle sevinir ve ondan içen dostumuz beklemediği tatları alır...”[4]

İmam Cafer Sâdık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

“İmam Hüseyin (a.s) Rabbinin indinde savaştığı meydana ve kendisiyle birlikte şehid olanlara bakar; aynı şekilde kendi ziyaretçilerine bakar. Sizden birisi kendi evladını tanıdığından daha çok, o ziyaretçilerinin isimlerini, babalarının isimlerini ve Allah indindeki makamlarını tanır. O kendine ağlayanı görür ve onun için Allah’tan mağfiret diler ve babalarından da onlar için mağfiret dilemelerini ister ve şöyle der: ‘Eğer beni ziyaret eden, Allah’ın kendisi için neler hazırladığını bilseydi, sevinci çığlığından daha çok olurdu.’

İmam Cafer Sâdık (a.s) sonra şöyle ilave etti: “İmam Hüseyin’in (a.s) ziyaretçisi, üzerinde bir günah kalmadan geri döner.[5]

Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s), Aşura günü Hz. Hüseyin’in (a.s) ziyaretine gidemeyen kimseye şöyle emir buyurdu:

“Aşura günü olduğunda bir çöle veya evinde yüksek bir yere çıksın ve İmam Hüseyin’e (parmağıyla) işaret ederek selam versin; onun katiline çok beddua (lanet) etsin; sonra iki rekât (ziyaret) namazı kılsın. Bunları günün başında yerine getirsin.

Sonra İmam Hüseyin (a.s) için ağıt yakıp ağlasın ve ev halkına da İmam’a ağlamalarını emretsin. Evlerinde matem meclisi düzenleyip, onun musibetine duydukları üzüntüyü izhar etsinler. Ağlayarak birbirleriyle evlerde görüşsünler; bunları yaparlarsa, ben Allah Azze ve Celle indinde onca sevabı alacaklarına kefilim.” Ravi der ki ben yine “Bunları yaptıklarında siz o sevapların hepsine kefil ve sorumlu olacak mısınız?!” diye sorduğumda İmam (a.s) “Evet ben buna kefil ve sorumluyum.” buyurdu.

Dedim ki: “Peki onlar İmam Hüseyin’in (a.s) musibetlerinden dolayı birbirlerine nasıl başsağlığı versinler?” Buyurdu ki: “Şöyle desinler: ‘Allah-u Teâla, Hüseyin’in musibetlerini anıp hüzünlendiğimizden dolayı bizlere büyük sevaplar versin. Bizi ve sizi, Âl-i Muhammed’den olan İmam Mehdi’nin beraberliğinde, Hüseyin’in kanının intikam alıcılarından kılsın.’

Ayrıca Aşura günü herhangi bir (maddî) ihtiyacı karşılamak amacıyla dışarı çıkma-maya çalışsın, çünkü o gün uğursuz bir gündür ve (mümin bir kimse) o günde hâcetine nail olmaz. Eğer bir şey kazanırsa da onun için bereketli olmaz ve onda hiçbir hayır görmez.  O günde evin için de (alışveriş yaparak) bir şey biriktirme; zira bunu yapan için ne kendisi ne de ailesi için bereket olmaz.”[6]

İmam Rıza’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir:

“Muharrem ayı girdiğinde babamın (İmam Musa Kâzım a.s) yüzünün güldüğü görülmezdi. On gün boyunca her gün geçtikçe üzüntü ve kederi artardı. Bilahare Aşura günü olduğunda artık onun musibet, hüzün ve ağlama günü olur ve şöyle derdi: “Bugün İmam Hüseyin’in (a.s) şehadete ulaştığı gündür!”[7]

Bir rivayette şöyle geçer:

“Bir günde İmam Cafer Sâdık’ın (a.s) yanında İmam Hüseyin’den (a.s) bahse-dilseydi, artık o gün akşama kadar İmam’ın yüzü gülmezdi ve şöyle derdi: “Hüseyin her müminin gözyaşı vesilesidir.”[8]

İmam Rıza’dan (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle geçer:

“Kim bizim musibetimizi hatırlar ve başımıza gelenlerden dolayı ağlarsa, kıyamet günü bizim derecemizde bizimle birlikte olur. Kim bizim musibetimizi hatırlatır, kendisi ağlar ve başkalarını da ağlatırsa, gözlerin ağlayacağı günde (kıyamette) onun gözü ağlamaz. Bizim işimizin (mektebimizin) ihya edildiği bir mecliste oturan kimsenin kalbi kalplerin öleceği günde (kıyamette) ölmez.”[9]

Büyüklerimizin Görüş ve Tavsiyeler:

Ayetullah Behcet:

“İmam Hüseyin meclislerine giderken Kerbela ziyaretine gidiyormuş gibi bir ruh haliyle gidin!”

Allame Tabatabi:

“İmam Hüseyin (a.s) için düzenlenen matem meclislerinin taşı duvarı bile Allah katında şefaat hakkına sahip olacaktır!” 

Ayetullah Fatıminiya:

* Matem meclislerine ihlaslı ve tertemiz bir niyetle katılın. İmam Hüseyin (a.s) dışında kimseyi görmeyecek gibi olun.

* iç ve dış temizliğiyle bu meclislere müşerref olun; bu meclislere abdest ile katıldığımız gibi, istiğfarla iç temizliğini de kazanalım.

* Meclise girmeden evvel diyelim ki: "Allah'ım! Eğer varlığımda Ebu Abdillah'ın (a.s) feyzini kazanmama bir engel varsa sen onu bertaraf eyle!"

* Muharrem'in on günü değişim günleridir. Hz. Hür bir şahsiyettir, ancak Hür olmak da bir akımdır. Bu on günde biz de Hür gibi değişime uğramalıyız.”

Bir âlimin de güzel bir sözü var, diyor ki:

“Sadece su içerken değil, bir mazlumu ve garibi gördüğünüzde yine onu hatırlayın.

Ne zaman mazlumun yanında zalimin karşısında durduysak, “Selam olsun Hüseyn’e” diyelim.

Ne zaman kötüler ve kötülükler karşısında duyarsız kalmadıysak, Hüseyn’i hatırlayıp onu selamlayalım.

Ne zaman bize kötülük yapıp da pişman olmuş birisini bağışladıysak (İmam’ın Hürr’ü bağışladığı gibi) “Esselamu aleyke ya Eba Abdillah!” diyelim.

Ne zaman en zor şartlarda dahi Allah’a şükretmeyi, ona kulluğu, namazı, ibadeti, istiğfarı ve Kur’an’ı unutmadıysak, bunları bize öğreten İmam Hüseyin’i selamlamayı da unutmayalım!”

Esselamu a’le’l-Hüseyn ve a’la Aliyyibni’l-Hüseyn ve a’la evladi’l-Hüseyn ve a’la ashabi’l-Hüseyn.

- - - - - - - - - - - - -


[1] el-Emali -Şeyh Müfid-, s. 338
[2] Kâmilü’z-Ziyârât, s. 216
[3] İhtiyâru Ma’rifeti’r-Ricâl -Şeyh Tusi-, s. 89
[4] Biharü’l-Envar, Meclisi, c. 44, s. 290
[5] el-Emâli, Tusi, s.34
[6] Kâmilü’z-Ziyârât, İbn-i Kavleveyh, s.175
[7] Bihârü’l-Envâr, Meclisi, c. 44, s. 283
[8]  AGE c. 44, s. 280
[9] AGE c. 44, s. 278