.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Bazı âlim ve müfessirler şöyle demişlerdir; konumuz olan bu ayetler, Peygamber’in yaşadığı zaman yanında yüksek sesle konuşmayı yasakladığı üzere, dünyadan göçtükten sonra da geçerli olduğu kanaatindedirler.[1]

Eğer onların amacı, ayetin kapsayıcılığı ise, ayetin zahiri sadece Peygamber’in yaşadığı zamanı kapsamaktadır. Çünkü şöyle buyrulmaktadır: “Sesinizi onun sesinden fazla yükseltmeyin” bu Peygamber’in bu hayatta hazır olduğu zamanı içermelidir; zira onunla konuşabile imkânı bulunmaktadır.

Ancak hedef, menat ve hükmün felsefesi ise, böyle durumlarda çok açık bir şekilde kendini göstermekte olup, örf ehli hususiyeti kaldırır. Önceki umumiyetin olasılığı uzak bir ihtimal değildir. Çünkü buradaki hedef kesinlikle edebin riayet edilmesi ve Peygamber’in mukaddes ve mübarek zatlarına karşı saygı ve ihtiramda bulunmaktır. Dolayısıyla her ne zaman sesin yükseltilmesi onun kabri yanı başında Peygamber’e karşı saygısızlık ve bir çeşit edepsizlik olacak olursa, hiç kuşkusuz caiz değildir. Ancak namaz vakti için ezan sesinin yükseltilmesi, Kur’ân-ı Kerim’in tilavet edilmesi veya hutbe ve benzeri şeylerin olması hariçtir. Zira bu durumlar ne Peygamber’in hayatında yasaktı ve ne de ölümünden sonra.

Bir diğer hadis “Usul-u Kâfi” kitabında İmam Muhammed Bâkır’dandır (a.s). İmam Hasan el-Mücteba’nın (a.s) şahadetinden sonra Peygamber zevcesi Aişe tarafından Peygamber’in kendi torununun kabri yanına toprağa verilmesi sırasında çıkarılan sorunlar neticesinde yaşanan hadisede bağrışmalar hakkında şöyle nakledilmiştir:

“İmam Hüseyin (a.s) “Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesinden fazla yükseltmeyin (bağırıp-çağırmayın)…” ayetini kanıt olarak getirmiş ve Peygamber’den şu hadisi nakletmiştir: “Şüphesiz Allah, müminler hakkında hayattayken onlar için haram kıldığı şeyi, ölümlerinden sonra da haram kılmıştır.”[2]

Bu hadis, ayetin içeriğinin geneli kapsadığına dair bir başka delildir.

- - - - - - - - - -


[1]     Muhaccetu’l-Beyza, c.3 s.45, (sohbet ve yaşantı adabı bölümü).
[2]     Usul-u Kâfi c.1 s. 302, Nuru’s-Sakaleyn kitabının nakline göre, c.5 s.80.