.
.
Veda Vakti: Papa’nın Ardından Necef’ten Vatikan’a Bir Bakış
Dr. Ayet Peyman
Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francis’in vefat haberi, gözleri bir kez daha Vatikan’a çevirdi; dünyanın en küçük devleti ve Batı’nın en görkemli dini törenler merkezine… Aziz Petrus Bazilikası ve Sistina Şapeli gibi mekânlarda binlerce yıllık mimari, resim, heykel ve görsel ihtişam; bir tür dindarlık biçimini temsil ediyor: Gösterişli, duyulara hitap eden, pahalı ve süslemeci bir inanç anlayışı.
Vatikan, adeta “kutsal lüks”ün yaşayan bir müzesidir. Işık, renk, ses ve görkemli semboller, burada sadece imanın aracı değil; modern insanın zihnini etkileyen, ruhunu esir alan bir sunum biçimidir. İnandıran bir mimaridir bu ama hakikati arayan değil, izleyeni büyüleyen bir inanç…
Ancak tarihin bir istisna anı vardı: Papa Francis’in, tüm bu görkemin ardından, Necef’te mütevazı bir eve adım attığı an. Ayetullah Uzma Seyyid Ali Sistani’nin sade ve gösterişten uzak evi… Bu buluşma, resmi bir dini görüşmeden çok daha fazlasıydı. Bir anlamda, iki farklı din anlayışının karşılaşmasıydı: Biri Avrupa Orta Çağı’nın süslemeli mirasıyla bezeli; diğeri Ehl-i Beyt geleneğine dayanan, mütevazı ve derinlikli bir inanç…
O evde ne kubbe vardı, ne heykel, ne de renkli kemerler… Sadece oturan ve dinleyen bir insan vardı. Papa, orada duyuları değil, ruhu sükunete erdiren bir dinle karşılaştı. Orada din; süs değil, sessizlikti. Gösteri değil, sadelikti. Ve büyüklük; topraktan gelen bir tevazuda gizliydi.
Ayetullah Sistani’nin İslam anlayışı, Ehl-i Beyt’in İslam’ıdır: Saraylara değil, müzelik vitrinlere değil; sadakate ve hakikate yaslanan bir inanç. Ne süs vardı ne yapaylık, ne de uyuşturucu estetik. Sadece olduğu gibi, yalın ve hakiki bir varoluş vardı. Ve bu iddiasızlık, bu buluşmanın sessiz galibi oldu.
Eğer bir din sade değilse, mutlaka ağırdır. Ağır bir din ise ne insanın yalnızlığına yoldaş olur, ne vicdanla konuşabilir, ne de gecelerin gözyaşına sığınak…
Belki de Papa Francis, o buluşmada, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar anladı: Gerçek dinin sırrı sadeliktedir. Ve bu sadeliktir ki onu, hakikatin kaynağı ve modern insanın sığınağı kılar.
Bugün bazı din adamları, eşcinsellik gibi sapkın modern akımlara meşruiyet kazandırma peşindeyken; Necef’in o derin sessizliği, çok net bir mesaj veriyordu: Din, insanların hoşuna gidecek diye değişmez. O, neyse odur; gösterişsiz ve dürüst.
Bu vefat eden Papa, seleflerinden daha insani, daha adil ve daha adalet yanlısı görünüyordu. Onun için Allah’tan mağfiret diliyor, bağlılarına başsağlığı diliyorum.