.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Zeynep Dinlenme

Allah'ı tanımak insanoğlunun en başta gelen asli görevidir. Bu tanımanın gerçekleşmesi için insanın Kuran, sünnet ve masumların sözlerinden yararlanması gerekir. Kişi önce yaratıcısını tanımalı onun varlığını hem aklen hem de kalben tasdik etmeli ki kulluk görevini yerine getirebilsin. Zira tanınmayan bir yaratıcıya ibadet etmek çokta mümkün değildir. Mümkün olsa bile kişiye pek katkısı olmaz ve onu amaca ulaşma yönünde ilerletmez.


Allah'ı Tanımayı Zorunlu Kılan Akli Deliller


Allah'ı tanımanın gerekliliği kelam ilminde akli yönden ele alınmıştır. Bu gibi araştırmaların gerekliliği için bir çok akli delil zikredilmiştir. Bunlardan ilki fıtrattır;


Allah'ın kendisini tanımaları için insanlara vermiş olduğu iki büyük nimetten biri fıtrattır.Yüce Allah yarattığı her insanın varlığında fıtratı da var etmiştir. Fıtrat yani Allah'ı idrak edebilme Yüce Rabbin en büyük mucizelerinden biridir. İslam'ın içinde olan bir çocukla şirkin içinde olan bir çocuk aslında aynı fıtrat üzere yaratılmıştır. Kuran-ı kerim'de Yüce Allah, fıtratla ilgili şöyle buyurmaktadır:


"Öyleyse sen yüzünü hanif  olarak dine Allah'ın fıtratına çevir ki O insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler." (Rum/30)


Ayette Allah insanları fıtrat üzere yarattığını net bir şekilde belirtmektedir. Ayetin sonundaki "Ama insanların çoğu bilmezler" sözü çok anlamlıdır. Buradan şu sonuç çıkarılabilir. Dediğimiz gibi yaratılışta fıtrat var ama insanoğlu şeytanın tuzaklarına düşerek, nefsinin kölesi olarak ve kalbinin katılaşmasına neden olacak daha birçok nedenden dolayı o fıtratı bir türlü açığa çıkaramaz ve Allah'ı tanımaktan aciz olur.Bu durumdaki bir insana ancak dışarıdan müdahale yoluyla Allah aşkı aşılanabilir. Aksi takdirde kalbinin, ruhunun karanlıklarında fıtratı bulması çok zordur. İnsandaki merak duygusu da varlığındaki fıtratından kaynaklanmaktadır. İnsanoğlu yaratılışını, çevresinde gelişen olayları, ölümünü, dününü, yarınını, zamanı merak eder ve araştırır. İşte bu fıtrattan kaynaklanan merak nedeniyle sürekli bir yaratıcı peşine düşer ve sonuç olarak ya gerçekten Allah'a ulaşır yada izlediği yanlış yollar nedeniyle batıl ilahlara ulaşır.


Allah'ın insanlara vermiş olduğu iki büyük nimetten bir diğeri olan akıl da yaratıcıya giden yolda en az fıtrat kadar önemli bir yere sahiptir. Kuran'da Hz. İbrahim'in (a.s) aklî muhakeme yoluyla Allah'ın varlığını nasıl bulduğu hikâye edilir. Yıldızlara, ay'a ve güneşe tapan bir toplumda Hz. İbrahim'in (a.s) yıldızları, ay'ı ve güneşi sorgulayarak ve muhakeme ederek, yakini bir bilgiye ve imana ulaşması insanlık tarihi açısından önemli bir ibret levhasıdır. Kur'an, Hz. İbrahim'e (a.s) yakini bilgiye kavuşması için böyle bir sorgulama usulü ile göklerin ve yerin hükümranlığının gösterildiğini kaydeder.


Bir diğer delilimiz ise insandaki şükran duygusudur. İnsanı Allah'u Teala'yı tanımaya iten bir diğer etken de, insanın iyilik karşısında minnettar olma duygusu ve insan aklının, her iyilik ve minnet karşısında iyilik yapana ve nimet sahibine teşekkür etmenin gerekliliğine dair olan hükmüdür. İşte bu duygu ve aklın bu hükmü gereğince, her insan kendisine yapılan iyilik karşısında minnet duyar ve iyilik yapana teşekkür eder. Öte yandan insanoğlu dünyaya gözünü açtığı andan itibaren kendisinin yararlanması için hazırlanan nimetlerin sayılmasının imkansız olduğunu görür ve ister istemez sahip olduğu bu duygu gereğince aklı, ona bu nimetlerin sahibine teşekkür etme emrini verir. Nimet sahibini tanımadan da ona teşekkür etmek mümkün olmadığından, aklı onu bu nimetlerin sahibini tanımak ve onun hakkında araştırma yapmak zorunda bırakıyor. İşte böylece insan nimet sahibini tanımayı araştırmaya koyulur. Buna göre, insanın Allah' u Teala' yı tanıma isteği ve genel olarak dini araştırması onun kendi akli yapısı ve fıtratında bulunan duygulardan kaynaklanır.


Kuran'da Allah'ın Tanımı


Allah'u Teala'ya inanç zor ve en önemli konu olması nedeniyle yüce Allah bu işi kendisi üstlenmiştir ve Kur' an'ı Kerim vasıtasıyla kendini en güzel biçimde tanıtmıştır. Allah'ı tanımak onun isim ve sıfatlarını öğrenmekten geçer. Bundan dolayıdır ki Kuran'ı Kerim'de Allah'ın sıfatları çokça zikredilmiştir.


Kuran-ı Kerim'de Allah'ı tanıtan ayetler 3 şekilde görülür. Bazı ayetlerin tamamı, bazılarının da bir kısmı Allah'ı tanıtmaya ayrılmış. Diğer kısım ayetler de ise Allah'ın isim ve sıfatlarının özelliklerini belirlemektedir. Toplamda Allah'ı anlatan ayetlerin toplamı 837'dir. Bu şekilde Allah'ın tanıtılması toplam 228 defa ele alınmış ve 837 ayet Kuran' n %13.4' ü hacminde Allah'ı anlatılması ve tanıtılmasına ayrılmıştır. Allah'u Teala en başta Rahman ve Rahim oluşuna yani ''Yarattığı tüm varlıklara ayırt etmeden nimetlerini veren, merhamet eden, onları esirgeyen ve bağışlayan, mutlak ve sınırsız merhamet kaynağı'' olduğuna işaret etmiştir ve bu sıfat Kuran'ı Kerim'de toplamda 114 defa tekrarlanmıştır. Yüce Allah'ın bu sıfatı o kadar kapsayıcıdır ki kıyamet günü şeytanın dahi bağışlanmayı ümit edeceği belirtilmiştir. Tabi ki burada anlatılmak istenen yüce Allah'ın rahmet ve merhametinin genişliğidir, şeytanın affedileceği kastedilmemektedir.


Allah'a imanı, en üst düzeyde ve insanın bütün varlığına nüfuz edecek bir bilinç halinde anlatan ve peygamberimiz tarafından ''Ayetlerin en büyüğü'' olarak vasıflandırılan ayet, Bakara suresi 255.ayettir. Ayetül-Kursi olarak isimlendirilmiştir. Kuran'da şöyle geçmekte;


"O, Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. O Hayy'dır. ( ezeli hayat sahibi ) Kayyum'dur(  varlığı kendisindendir ) O'nu ne uyku tutar nede uyuklama. Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsi O'nun dur. O'nun katında, O'nun izni olmadan şefaat edecek kim var? O, kullarının geleceğini de bilir, geçmişini de. Kulları ise, O'nun ilminden, ancak O'nun dilediği kadar kavrayabilirler. O'nun kürsüsü ( tahtı ) gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisini de görüp gözetmek O'na ağır gelmez. O pek yüce, pek büyüktür…"


Evet, bizler O'nu ancak kendisini bize tanıttığı ölçüde tanıyabiliriz. Zira kendisini en iyi tanıyan ve yine en iyi tanıtacak olan kendisidir. Ve yine bir diğer sure İhlas suresi Allah' ın varlığını, birliğini ve benzersizliğini anlatan son derece veciz ve harika bir ifadeye sahiptir. Her bir ayet birbirine netice verecek ve birbirine delil olacak özelliktedir. Dinin temel esası olan tevhidi en halis ve en güzel şekilde ifade ettiği için bu sureye İhlas denilmiştir. Bu sure bize ''Allah'ın varlığı ve birliği konusunda O' nun uluhiyetine yakışmayan her karışık ve yanlış düşünceden uzak halis bilgileri vermektedir. Surenin meali şöyledir;


"De ki O Allah, Ehad'dir. (tektir) Samed'dir. Doğurmamış, doğurulmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi değildir."


Değindiğimiz her iki surede de Allah ismi geçmekte. Allah özel bir isimdir ve Allah' ın en kapsamlı isimlerindendir. Hz. Ali (a.s) Allah kelimesi için şöyle buyurmuştur;


''Allah yaratıkların kendisinde şaşkınlığa düştüğü ve kendisine aşık oldukları bir mabud anlamını veriyor. Gözlerden gizli olan akılların idrak edemediği varlık Allah'tır."


Evet, Allah isminin çok kapsayıcı olması hasebiyle yine bir başka ayette diğer sıfatlara da vasıf olduğu görülmektedir;


''O, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan Allah'tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak) barış ve esenlik kaynağı, güven veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte essiz olan Allah'tır." (Haşr suresi 23.ayet)


Allah kelimesini kapsamlı ve genel bir isim olduğuna en açık şekilde şahitlik ve delalet eden bir diğeri ise, iman ve tevhidi ibraz etmenin sadece ''la ilahe illallah'' cümlesiyle mümkün olmasıdır. Bu cümlenin dışında hiçbir cümleyle iman ve tevhit inancı gerçekleşemez. ''la ilahe ille'l alim'' veya ''la ilahe illa'r razık'' v.b cümleler tek başına tevhit ve İslam'a delil olamazlar.


Elbette Yüce Allah'ın sıfatları bunlarla sınırlı değil. Burada sadece bir kaçına değindik. Kuran'ı Kerim'de toplamda Allah' ın 99 tane sıfatı zikredilmiştir. Ve hepside Yüce yaratıcıyı tanımamız için bir ışıktır. Allah'u Teala hepimize bu ışıklardan faydalanmayı ve böylelikle ona ulaşmayı nasip etsin inşallah.