.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

E. Erdem

Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla

Birlik, İslam dünyasının en temel yapı taşlarından biridir. Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünneti, Müslümanların bir arada, kardeşlik ve dayanışma içerisinde yaşamalarını emretmiştir. Kur'an-ı Kerim'in Âl-i İmrân Suresi 103. ayetinde "Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin" buyurulmaktadır. Bu ilahi emir, Müslümanların sadece bireysel sorumluluklarını değil, aynı zamanda toplumsal görevlerini de ortaya koyar. Zira birlik, iman ve ahlaki değerler doğrultusunda bir araya gelmenin gerekliliğini ifade eder ve İslam toplumlarının hem dünya hem de ahiret huzuru için vazgeçilmez bir unsurdur.

Allah'ın ipi, İslam’ın rehberliği, Kur’an ve sünnet yoludur. Bu yol göstericilere sımsıkı sarılmak, Müslümanların hem dünya hem de ahiret mutluluğu için zorunludur. Ancak bu birliktelik, sadece inanç temelinde değil, aynı zamanda ahlaki ve sosyal bir dayanışma içinde olmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), birlik ve beraberliğin rahmet olduğunu şöyle ifade etmektedir: "Birlik rahmettir, ayrılık azaptır"[1]. Bu hadis-i şerif, İslam toplumlarının refah ve huzurunun birliktelikle sağlanacağını, ayrılığın ise fitneye ve kaosa yol açacağını vurgulamaktadır.

Birliğin sadece manevi değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal boyutları da vardır. Müslümanlar, tarih boyunca birçok defa dış güçlerin fitne ve bölücülük oyunlarına maruz kalmıştır. Emperyalist güçler, mezhep ayrılıklarını kışkırtarak Müslümanlar arasında derin çatışmalara neden olmuşlardır. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bu tür ayrılıklardan sakınılmasını şu sözleriyle emretmiştir:

Dinin Direği Dinin Direği

"Ey insanlar! Cemaatle olun ve ayrılıktan sakının"[2]

Bu emrin hikmeti, Müslümanların birlik içerisinde olmalarının şeytani güçlere karşı bir kalkan oluşturduğunu göstermesidir. Nitekim bir başka hadisinde, Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:

"Allah’ın eli cemaatin üzerindedir, şeytan ise cemaatten ayrılanın yanındadır ve ona musallat olur"[3]

Birlik, sadece ibadetler veya inanç esaslarında değil, günlük yaşantıda da kendini göstermelidir. İmam Ali (a.s.), insanların arasındaki ihtilafların büyük oranda cehaletten kaynaklandığını ifade eder ve "Eğer cahil sussa, insanlar arasında ihtilaf olmazdı"[4] buyurur. Bu da gösteriyor ki, cehalet, Müslümanlar arasında birliğin en büyük düşmanıdır. Bilgi ve hikmetle donanmış bir toplum, ayrılıkların ve fitnenin üstesinden gelebilir. İmam Ali’nin (a.s.) şu sözü: "Birbirinizle irtibat kurun, birbirinize yardım edin ve birbirinizden yüz çevirmekten, ayrılıktan sakının." yani, toplumun sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için bireyler arasında güçlü bağların olması gerektiğini vurguluyor ve İmam Ali (a.s), toplumu bir arada tutan en önemli unsurlardan birinin tevâsul (iletişim) olduğunu belirtiyor. İnsanlar arasındaki iletişim koptuğunda, yanlış anlamalar, ayrılıklar ve bölünmeler baş gösterebilir. Ayrıca, tebâzül (yardımlaşma), bir toplumun dayanışma içinde olması gerektiğini gösterir. Maddi ve manevi yardımlaşma, bireylerin birbirine destek vermesini ve güçlenmesini sağlar. Ve rivayette ki, "aranızı bozmaktan ve birbirinize sırt çevirmekten sakının" ifadesi, toplumdaki bölünme ve ayrılığın ne kadar tehlikeli olduğunu açıkça ortaya koyar. Bir toplumda bireyler birbirine sırt çevirdiğinde, bu, toplumun dağılmasına ve zayıflamasına yol açar. Bu rivayet, İslam’da vahdetin (birliğin) önemini, kardeşlik ruhunun korunmasının ve bölünmelerden sakınmanın gerekliliğini çok açık bir şekilde anlatmaktadır.

Birlik, mezheplerin birleşmesi anlamına gelmemektedir. Her mezhep, kendi inançlarını ve ritüellerini yaşatabilir; ancak bu farklılıklar, birliğin önüne engel olarak konulmamalıdır. Birlik, mezheplerin birbirine saygı göstermesi ve ortak düşmanlara karşı birlikte hareket etmesi anlamına gelir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müslümanları topluca hareket etmeye teşvik ederken, ayrılığın tehlikelerine de dikkat çekmiştir: "Cemaatle ol; zira kurt, sürüden uzaklaşan koyunu yer"[5]. Burada anlatılmak istenen, toplumdan kopan, yalnızlaşan bir bireyin veya grubun, tıpkı sürüden ayrılan koyunun kurda yem olması gibi, düşmanların tuzağına düşeceğidir.

Müslümanların yaşadığı coğrafya, dünya üzerinde stratejik bir konuma sahiptir. Bu nedenle İslam dünyası, emperyalizm, Siyonizm ve diğer sömürücü güçlere karşı tek ses olmalı, birlik içinde hareket etmelidir. Ancak bu birlik, birbirini yok sayma veya inançlarından vazgeçme anlamına gelmez. İslami birlik, farklı mezheplerin ve görüşlerin karşılıklı saygı çerçevesinde bir araya gelerek dayanışma içinde olması anlamına gelir.

Sonuç olarak, birlik Müslümanlar için hayati bir zorunluluktur. Kur'an ve sünnetin emirleri doğrultusunda toplumsal ve bireysel birlik, İslam toplumlarının hem dünya hem de ahiret mutluluğunun anahtarıdır. Ayrılığın ise yalnızca kaos, fitne ve düşmanlara fırsat verdiği açıktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt İmamları'nın öğretileri doğrultusunda, Müslümanların birlik içinde hareket etmeleri, İslam dünyasının karşılaştığı en büyük zorlukların üstesinden gelmenin yegâne yoludur.


[1] (Kenzü'l-Ummâl, h. 20242)
[2] (Mizânü'l-Hikme, h. 2434).
[3] (Kenzü'l-Ummâl, h. 1031).
[4] (Bihârü'l-Envâr, c. 78, s. 81)
[5] (Müsned-i Ahmed, c. 6, s. 446)
Editör: Hasan Bedel