.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Çocuk Eğitiminde Anne ve Babanın Rolü Çocuk Eğitiminde Anne ve Babanın Rolü

İnsan, varlık sepetinin baş çiçeğidir ve İslâm her zaman onun özeline saygı göstermiştir. Bu hürmet, her kesimin özellikleri dikkate alınmadan tüm insanlar için söz konusudur, cinsiyet, kavmiyet, ırkçılık, yaş ve hatta iman ve imansızlığın bunda etkisi yoktur. Bu hürmet ve yüceliği, Allah yaratılışta insana vermiştir ve karşılığında da sorumluluk istemektedir. Kur’ân-ı Kerim’de bu konu hakkında şöyle buyruluyor:

“Şüphesiz biz Âdemoğlunu yücelttik, onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın birçoğundan fazlasıyla üstün kıldık.”[1]

İnsanın bu üstünlüğü, insanın aklı ve omuzlarına aldığı emanet yükü sebebiyledir veya “Allah’ın halifesi” olmasından ya da başka bir sebeptendir. Bu, kendi yerinde bağımsız işlenecek ayrı bir konudur. Ama bahsedilen ayette insanın yüceliğinin ve saygınlığının bir kişi veya özel bir gruba mahsus olmadığı görülmektedir. Zira Hz. Ali’nin (as) Malik Eşter’e Ahitnamesi’nde buyurduğu gibi, insanlar ya birbirlerinin din kardeşidirler veya yaratılışta kardeştirler,[2] yani bir anne ve babadan yaratılmışlardır ve yaratılışları aynıdır. Bununla birlikte bu yücelikte kavmiyetin, cinsiyetin ve ırkın bir dahli olmadığı gibi yaşın az veya çok olmasının da bir dahli yoktur. İkincil ölçüler dikkate alınmadan, çocuk ve yetişkin birbirine eşittir ve aynı yüceliğin muhatabıdırlar. Bu yüzden İslâm, henüz dünyaya gözlerini açmamış anne karnındaki bir cenin için bile saygı ve yüceliğe kaildir. Nitekim o da mirastan hak sahibidir ve eğer düşük olursa da diğer insanlar gibi gusledilir, kefenlenir ve toprağa verilir. Eğer bir kimse anne karnındayken onu öldürürse, velisine diyetini ödemelidir. İslâm’ın bu yaklaşımı, insanın yücelikte eşitliğini göstermektedir. Aynı zamanda İslâm’da bazı insanların daha fazla yüceliği vardır ve bazıları ise sadece beşerî yüceliğe sahiptir. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyruluyor:

“Hiç şüphesiz Allah katında sizin en yüce olanınız, takvaca en ileride olanınızdır.”[3]

Takva sahibi olmak, ayetteki sınırlandırmaya göre, üstünlüğün ve yüceliğin tek ölçüsüdür. Ama takva edinme aşamasında olmayan çocuklar, en azından ilk yücelikte yetişkinlerle eşittirler.

Diğer taraftan çocuklar, İlâhî fıtrat üzere yaratılmışlardır ve bu fıtrat henüz faziletlerle süslenmiş olmasa da kötülüklere de bulaşmamıştır. Öyleyse bu açıdan da çocuklar yücelik sahibidirler ve belki de bazı yetişkinlerden daha fazla yücedirler, bu yüzden daha fazla saygıyı da hak etmektedirler.

* * *

Çocuğa Saygı Göstermenin ve Onu Yüceltmenin Eğitimsel Etkileri

Söylenenlere ve çocukların yüceliğinin yetişkinlerle aynı olmasına ek olarak, çocuklara saygının eğitimleri üzerindeki rolü yüzünden daha fazla saygı görmeleri gerekir. Bu saygı en az dört açıdan eğitimde müessirdir:

1- İnsanda hubb-u zat vardır ve her insan kendisini sever. Kendi saygınlığını korumak için çabalar ve saygısızlık hissettiği pozisyonlardan sakınarak buna tepki verir. İmam Sâdık (as) bu konuda şöyle buyuruyor:

“(İnsanların) kalpler(i) kendilerine iyilik yapanı sever ve kötülük yapana düşman olur.”[4]

Eğer çocuk ebeveyninin ve eğitimcilerinin saygısızlığını hissederse artık onların sözleri ve talimatlarının eğitimsel etkileri olmayacağı gibi, eğitim karşıtı etkiler doğuracaktır. Çünkü çocuğun içinde onlara karşı nefretin olması ve sözlerini kabule yanaşmaması mümkündür.

2- Çocuğa saygı, çocuğun öz sanısı üzerinde derin tesirler bırakır. Bu tesir, kişinin davranışında kendini gösterir. Zira insanların davranışı, kendileri hakkındaki bilgilerine göredir. Bu bilgi de genelde başkalarının insana bakışıyla hâsıl olur. Elbette bundan öteye bakabilen ve kendilerini oldukları gibi gören bazı kişiler de vardır. Ama henüz her şeyi başkalarının bakış açısından gören ve bilgi ve davranışlarının temelini taklidin ve telkinin şekillendirdiği çocuklar, şüphesiz başkalarının kendilerine bakışlarının etkisi altındadır.

İnsanların çoğu, özellikle çocuklar, kendilerini başkalarının onlara davranışlarıyla tanımaktadırlar. Bu tanıyışa göre de amel etmektedirler. Eğer böyle yapmazlarsa içsel tezat, huzursuzluk ve kaygı yaşamaktadırlar. İnsan her zaman içsel huzuru arar ve bu huzur, zahirî davranışlar içsel bilgilerle mutabık olduğunda gerçekleşir. Bu yüzden genelde kişiler, diğer insanların bakış açısıyla oluşan kendileri hakkındaki bilgiye göre amel etmeye çalışırlar. Eğer ebeveyn ve eğitimci, çocuğun kişiliğinin şekillendiği dönemde ona saygısızca, aşağılayarak, azarlayarak ve sitem ederek davranırlarsa çocuğun kişiliği zelil, hakir, bağımlı ve olumsuz bir kişilik şeklini alacaktır. Eğer ona saygı gösterir ve onu yüceltirlerse kişiliği aziz, bağımsız ve olumlu olacaktır. Kendisine saygıyla bakacaktır ve neticede davranışı sağlıklı, olumlu ve normal olacaktır. Müminlerin emiri Ali (as) bu konuda şöyle buyuruyor:

“Nefsine saygısı olan kimse, kişiliğini günah ile değersizleştirmez.”[5]

Yine şöyle buyuruyor:

“Kendisini yüce görenin gözünde şehveti küçülür.”[6]

İmam Seccad (as) da şöyle buyuruyor:

“Nefsine saygısı olan kimsenin gözünde dünya değersizleşir.”[7]

Bazı psikologlar da insanın bazı faaliyetlerinin esas sebebinin aşağılık duygusu ve öz saygı olduğunu söylemektedirler. Nitekim bu duygu, insanda genelde diğer insanların davranışına ve bakışına göre şekillenir. Psikolog Adler bu konuda şöyle diyor:

“İnsanı her tür faaliyetinde harekete geçiren esas sebep, aşağılık duygusu ve üstünlük çabası etkenleridir.”[8]

Yine psikologlar, olumsuz ve değer karşıtı davranışların çoğunun insanın kişilik yetersizliklerinden kaynaklandığına inanıyor ve şöyle diyorlar: Bu tür davranışlar genelde öz saygısı düşük kimselerde görülür. Myers, Toplumsal Psikoloji kitabında şöyle söylüyor:

“Bruckner ve Hulten’in 1978 yılında öz saygısı yüksek ve düşük olan kimseler hakkında yaptıkları araştırmaya göre, öz saygısı yüksek olan kimseler, düşük olan kimselere göre daha az depresyona girmekle kalmıyor, sinirsel hastalıklara ve uykusuzluğa da daha az yakalanıyorlar ve oransal olarak daha az uyuşturucu ve alkol bağımlısı oluyorlar.”[9]

İnsana öz saygının ve aşağılık duygusunun etkisi, diğer bir deyişle kişiliğin davranışa etkisi dikkate değerdir. Çocuklara saygının ve yüceltilmelerinin, kişiliklerinin olumlu ve öz saygıya dayalı oluşumundaki rolü ciddi ve belirleyicidir. Öyleyse çocuğun eğitimi için ona saygı gösterilmelidir.

3- Başkalarına saygı ve onları yüceltmek bir değerdir. Çocuklarda bu değeri oluşturabilmek için bunu amelî olarak onlara öğretmek gerekir. Böyle bir değerin sadece öğütle, nasihatle gerçekleşmeyeceğine dikkat edilmelidir. Çocuğa saygısızlık ederek ve kişiliğini tahkir ederek onu asla başkalarına saygı gösterecek ve haklarına saygı gösterecek şekilde eğitemeyiz. Eğer ilk iki etkiden birini kabul etmezse bile sadece bu etki için çocuklara saygı gösterilmelidir. Zira başkalarına saygı, çocukların eğitiminde peşinde olduğumuz hedeflerden biridir ve bu hedefe ulaşmak, çocuklara saygı gösterilmesiyle gerçekleşir.

4- Saygısızlığın, çocuğun kişiliğine birçok olumsuz ve eğitim karşıtı etkisi vardır. Çocuğun kişiliğinin aşağılanması, birçok eğitim karşıtı etkiyi ardından getirmektedir. Sürekli kendisine saygısızlık edilmiş bir çocuktan asla iyilik beklenemez. Hz. Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor:

“Nefsi aşağılanan kimseden iyilik bekleme.”[10]

İmam Hâdî (as) de bu konuda şöyle buyuruyor:

“Nefsi aşağılanan kimsenin şerrinden âmânda olma.”[11]

Bu genellemeye ilâveten rivayetlerde nefsin alçalmasının özel etkileri anlatılmıştır. Çocuğu aşağılamanın yavaş yavaş nefsin alçalmasına yol açacağı açıklaması yapılmıştır. Bu etkilerden bazıları şöyledir:

1- Kibir ve Zorbalık:

İmam Sâdık (as) bu konuda şöyle buyuruyor:

“Bir erkek kendisinde zillet görmedikçe kibirlenmez ve zor kullanmaz.”[12]

Kendisini küçük gören kimsenin bu küçüklüğü telafi etmeye çalışacağı açıktır. Kendisinde bunu telafi kudretini göremediğindeyse mecburen bunun karşısına geçecektir. Yani kendisini büyük görerek kibirlenecektir. Psikolojide bu tepkiye “ters tepki” denmektedir. Elbette zorbalık, kibirlenmenin sonuçlarından biridir.

Yine İmam Caferu’s-Sâdık (as) şöyle buyuruyor:

“Hiç kimse, kendinde bir aşağılık görmeden kibirlenmez.”[13]

2- Nifak:

Hz. Ali (as) nifak hakkında şöyle buyuruyor:

“Nifak ve ikiyüzlülük, insanın kendisinde gördüğü zillet ve aşağılık sebebiyledir.”[14]

Kendisini olumlu işler yapmaktan aciz gören bir insan, mecburen tezahüre kalkışır, yani kendini olduğu gibi göstermez ve her zaman iyiliklere ve olumlu ahlâkî noktalara dikkat çekerek kendi zaaflarını ve aşağılığını örter. Bu gösteriş hem amelinde ve davranışlarında ve hem de inanç ve sözlerinde görülür.

İnsanların nefis yüceliğinde eşitlikleri ve çocukların yüceltilmesinin önemi ve eğitimlerindeki ve kişiliklerinin şekillenmesindeki rolüne teveccühle, din büyükleri çocukları saygıda ve yüceltmede yetişkinlerle eşit tutmakla kalmamışlar, bazı durumlarda çocuklara özel bir saygıyı gerekli görmüşlerdir.

- - - - - - - - - - -


[1]     İsra, 70.

[2]     Nehcu’l-Belağa, 53. mektup.

[3]     Hucurat, 13.

[4]     Hurru’l-Âmilî; Vesâilu’ş-Şia, C. 11, s. 445, Hadis 4.

[5]     Nûrî; Mustedreku’l-Vesâil, C. 11, s. 339, Hadis 13208.

[6]     Nehcu’l-Belağa, 449. Hikmet.

[7]     İbn-i Şu’be Harranî; Tuhefu’l-Ukul, s. 278.

[8]     Haşimî, Seyyid Mücteba; Terbiyet ve Şahsiyyet-i İnsânî, C. 1, s. 181.

[9]     Mantıkî, Murtaza; Revânşinâsi-yi Terbiyet, s. 15.

[10]    Amedî, Abdulvahid bin Muhammed; Gureru’l-Hikem, C. 2, s. 712 (men lafzı, Hadis 1425)

[11]    İbni Şu’be Harranî; Tuhefu’l-Ukul, s. 362.

[12]    Kuleynî; El-Kâfî, C. 2, s. 312, Hadis 17.

[13]    Kuleynî; El-Kâfî, C. 2,

[14]    Muhammedi Reyşehrî, Muhammed; Mizânu’l-Hikme, C. 4, s. 3338.