Allah, sayısız nimetlerle kuşatmıştır dört bir yanımızı. Ne var ki biz bunların bazılarının farkında iken bazılarını fark etmiyor hatta bazılarından hoşlanmıyoruz.
Allah’ın rahmetinin bir tecellisi olarak insanlara bağışladığı nimetlerinden biri de yaşlılık nimetidir. Yaşlı insan, uzun yoldan gelmiş heybesinde paha biçilmez hazineler taşıyan bir yolcudur.
Kırılgandır, benzi solgun ve gözleri yorgundur. Omzunda insanı eğiten ancak belini büken yükler taşır. Yaşlı insan, artık ömür manzarasının gün batımında insanlığın keramet ve yüceliş güneşinin doğuşunu seyre koyulmuştur.
Hayat sedefinde saklı değerli birer inci ve tarihin sırrıdır. Yorgun bakışlarından basiret dökülür. Uykusuz gözleri ilahi verilere bakar ve kalbinde Allah’ın zikrinden başka bir muhabbet taşımaz.
İnsan dünyaya geldiğinde bedeni zayıf ve güçsüzdür. Sonra gelişir gençlik çağına ulaşır. Ardından kafasında delice yellerin estiği, kanının delice aktığı delikanlılık dönemine ulaşır. Orta yaşlara gelip çattığında ayakları yere basmaya başlar. İşte bu sırada zaman seyrederken, ruhsal güçlenme başlar ve fiziksel çöküş dönemine geçilir.
Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiç bir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.” ( Hac/ 5)
Birçok hadiste “yaşlılık ilahi nurun insan üzerindeki tezahürüdür” buyrulmuştur.
Onurlu yaşam, yaşlılık ve ak saçlar yaşlı insanların, insanlık için üstlendikleri görevi başarıyla ifa edişlerinin madalyası gibidir. Başlarında taşıdıkları ak saçları ve yüzlerine yansımış tecrübelerin çizikleri toplum içinde onları daha belirgin ve seçkin kılmıştır. Medeniyet, ilim ve sosyal ahlak mirası onların omuzlarında günümüze taşınmıştır. Eğer onların bu fedakarlıkları olmasaydı, yaşadığımız bunca kazanımlar da olmazdı. Yaşlılık olmasaydı, insan topluluğu durgun bir göl misali olurdu ve zamanla bataklığa dönüşürdü.
Bazı düşünürler “Yaşlılık başka bir ülke gibidir. O ülkeye hazırlıklı yolculuk edersen daha keyifli bir gezinti yaparsın” gibi bir benzetme yaparak, bu beden ülkesinin yolculuğuna çok hoş bir nokta koymuşlardır.
Üzerinde yaşadığımız dünya yaşlandıkça toplumların içinde yaşlıların da sayısı çoğalmaktadır.
İnsanların yaşlılık ülkesine yolculukları için hem kendileri hazırlık yapmalı hem de o paha biçilemez yürüyen tecrübe kitaplarıyla dolu, ak saçlı değerlerimiz için de son zamanlarını rahat geçirebilmeleri için hazırlıklar yapılmalıdır.
Yaşlı insanlar, önemli değişimler yaşayacakları için önceden kendilerini gelecekte yeni kuşaklarla düşünsel ve yaşamsal olarak uyumlu hale getirecek değişime hazırlıklı olmalıdırlar. Bedensel ve ekonomik değişimleri göz önünde bulundurmalıdırlar. Özellikle emekli olduktan sonra iş çevresinin dışında yeni dostlar edinebilmeli, bedensel durumuna göre boş zamanlarını geçirebileceği aktiviteler oluşturulmalıdır. Bir takım sosyal aktiviteler de bulunmalı, huzurlu ve neşeli yaşamayı ilke edinmek gibi ön hazırlıkları yaşlanmadan önce planlamalı ve zamanı geldikçe uygulamaya koymalıdırlar.
Kur’an’ın ve masumların emir ve tavsiye ettikleri gibi toplum, yaşlı insanlara gerçek değer ve konumunu vermelidir.
Yaşlıların gerçek konumu aile ortamıdır ve orada kendilerini daha mutlu ve huzurlu hissedeceklerdir. Yaşlı insanın aile bireyleri ilgi, sevgi, saygı konusunda asla kusur etmeden onun ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarını dikkate alarak bir yaşam alanı oluşturmalıdırlar.
İmam Seccad -Zeynel Abidin- (a.s) : hukuk risalesinde yaşlı insanların hakları konusunda şöyle buyurmuştur: “ Yaşlı insanın hakkı, onun yaşlılığında ona saygılı olunmasıdır. Dini konularda geçmişi olanları taktir ederek ön plana çıkılması sağlanmalıdır.
Onunla cedelleşmemelisiniz, yürürken ondan öne geçmemelisiniz, cahilmiş gibi davranmamalısınız, cahilce bir davranışta bulunsa dahi sabredip yüzüne vurmamalısınız. Yaşlılığına saygılı olmalısınız, çünkü yılların saygısı vardır.”
Devletler de muhtaç, düşkün, fakir, yetim ve o cümleden yaşlılar için özel çalışmalar yapmalıdır.
Öncelikli olarak her devlet yaşlıların geçim sıkıntısını dikkate alarak emeklilik maaşlarını hayatın gerçeklerine göre düzenlemelidirler. Sağlık sorunlarını kolayca çözebilecekleri ortam ve şartlar oluşturulmalı ve sağlıklı vakitler geçirebilmeleri için park ve bahçeler kolay ulaşılabilir yerlerde olmalıdır.
İmam Ali (a.s) Mısır’a vali olarak atadığı Malik-i Eşter’e yazmış olduğu devlet genelgesinde (ahitname) şöyle buyurmuştur: “ Hayata tek başına tutunamayan yetim ve yaşlılara sürekli sevgi kanadını aç, onların gönlünü hoş tut ve zamanının bir kısmını onlara hizmet etmeye ayır.”
Tecrübe yüklü yaşlılarımız en büyük sermayelerimizdir. O sermayelerin üzerine kendi tecrübelerimizi de koyarak gelecek nesillere taşımalıyız.
Kadir Akaras Hoca'nın Diğer Yazılarını Aşağıdaki Adresten Takip Edebilirsiniz: