Hz. Peygamberin Vefatı -Öncesi ve Sonrası- Hz. Peygamberin Vefatı -Öncesi ve Sonrası-
 
.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

 

 Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla

Şevki Günay

İmam Hüseyin’in (a.s.) Medine'den çıkıp Mekke'ye gittiği günden, Kerbelâ'da şehadet şerbetini içtiği güne kadar geçen olaylara dikkat edilecek olursa, görülecektir ki insan, bu birkaç ay içinde gelişen olaylardan kendisi için, toplumu için yüzlerce önemli ders çıkarabilir.

İmam Hüseyin (a.s.) niçin kıyam etti? Oysa onun Medine'de, Mekke'de ve Yemen'de binlerce seveni, izleyicisi vardı. Bir köşeye çekilip, Şiîleri ve izleyicilerinin içinde ibadet ve tebliğle meşgul olabilirdi. Bu durumda Yezid’in de onunla bir işi olmazdı. O hâlde niçin kıyam etti? Olay neydi? Bu sorunun cevabını verebilirsek, o zaman bu olayları doğru bir şekilde tahlil edip onlardan çıkarılması gereken asıl dersi çıkarabiliriz.

Bazıları; "İmam Hüseyin (a.s.) Yezid'in fasit yönetimini devirerek kendisi hükümet kurmak istiyordu. İmam'ın (a.s.) kıyamının hedefi buydu." diyorlar. Bu söz, tamamen yanlış olmadığı gibi, tamamen doğru da değildir. Eğer bu sözden, İmam Hüseyin’in (a.s.) sırf hükümet kurmak için kıyam ettiği kastediliyorsa, bu doğru değildir. Çünkü hükümet kurmak maksadıyla hareket eden kimse, bu işin mümkün olduğunu gördüğü müddetçe ilerler; bu işin mümkün olmadığını veya mantıklı bir ihtimalin olmadığını görünce geri döner. İmam Hüseyin’in (a.s.) hareketinin tamamını göz önüne aldığımızda, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını görüyoruz.

Bazıları da diyorlar ki: "Hayır efendim, İmam Hüseyin (a.s) hükümet kurmayacağını biliyordu. Bu yüzden, esasen öldürülmek ve şehit olmak için hareket etti." Bu da doğru bir görüş değildir. Çünkü İslâm kaynaklarında, "Git kendini ölüme at!" diye bir şey yoktur. İslâm'ın tanıttığı şahadet bundan farklıdır. Ayet ve hadislerden şahadet hakkında şu anlaşılmaktadır: "İnsan farz ve yapılması iyi olan mukaddes bir hedef uğruna kendini ölüme atabilir. Öldürülmek için kendini ölüme atmak, şairane bir tabirle, kanım zalimin ayağını sarsıp onu yere yıksın." diye öldürülmek, şahadet değildir.

O hâlde, "İmam Hüseyin (a.s.) sadece hükümeti ele geçirmek için kıyam etti, hedefi sadece hükümet teşkil etmekti." diyemeyeceğimiz gibi, "Sadece şehit olmak için kıyam etti" de diyemeyiz.

Bize göre, "İmam Hüseyin (a.s.) niçin kıyam etti?" sorusuna doğru cevap verebilmek için önce şu soruya cevap vermeliyiz: "İslâm toplumu sapar ve İslâmî öğretilerin anlamı değiştirilirse, yapılması gereken şey nedir?" Kur'an-ı Kerim bu vazifeyi şöyle açıklıyor:

"Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, Allah onun yerine kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden, kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir."[1]

Bu ilâhî hüküm, toplum sapıklığa düştüğü zaman amel edilecek bir hükümdür. İslâm hükümlerinin bir parçası olan bu hükmün önemi, hükümet kurmaktan az değildir. Çünkü hükümet; toplumu idare etmek, yönetmek demektir. Toplum yavaş yavaş çizgiden çıkar ve bozulmalar olur ve Allah'ın hükümleri değiştirilirse, işte o zaman durumu değiştirme, hayatı yenileme ve bu günkü tabirle inkılâba cevaz veren hükme ihtiyaç duyulur.

O hâlde, sapık toplumu ıslâh etmek için kıyam etmenin önemi, İslâm devleti öneminden az değildir. Bunun, kâfirlerle cihad etmekten veya İslâm toplumunda normal bir marufu emr ve münkeri nehyetmekten daha önemli olduğu söylenebilir. Çünkü böyle bir hareketle, gerçekte ölmek üzere olan İslâm'ın dirilmesi sağlanır. Bunu için de ortamın uygun olması şarttır. Çünkü Allah-u Tealâ, insanı faydası olmayan hiçbir şeyle mükellef kılmamıştır. Ortam uygun olmazsa, ne yapılırsa boştur ve hiçbir etkisi olmaz. Ortamın uygun olmasının da özel bir anlamı vardır. Tehlikesi olduğu için ortam uygun değildir diyemeyiz. Ortamın uygun ve elverişli olmasının anlamı, insanın yapacağı işin sonucunu alacağını, mesajını halka ulaştırabileceğini bilmesidir. İmam Hüseyin’in (a.s.) döneminde de, toplumda büyük ve ciddî bir bozukluk ve sapıklık olduğu gibi, ıslâha yönelik bir hareket için ortam da uygundu.

İmam Hüseyin (a.s.) Muaviye döneminde kıyam etmek isteseydi, İmam’ın (a.s.) mesajı örtbas edilir, gelecek kuşaklara ulaşmazdı. Muaviye döneminde öyle bir siyaset hâkimdi ki, halk hakkı batıldan ayırt edemiyordu. Dolayısıyla İmam Hüseyin (a.s.) Muaviye döneminde on yıl imam olmasına rağmen hiçbir harekete girişmemiş, kıyam etmemiştir. İmam Hüseyin’den önce İmam Hasan da kıyam etmedi. Çünkü ortam uygun değildi. İmam Hasan (a.s.) ile İmam Hüseyin (a.s.) arasında bir fark yoktur. İmamet makamı açısından bütün imamların makamı birdir. Meselâ bu ortam, İmam Naki (a.s.) döneminde olsaydı, bu işi İmam Naki (a.s.) yapardı. Veya herhangi bir imam döneminde oluşsaydı, o imam bu işi yapardı.

Demek ki hedef, İslâm'ı asıl çizgisine döndürmektir; İslâm toplumunu sahih çizgisini döndürmektir. Fakat ne zaman? Toplumun doğru yoldan çıktığı, cehalet, zulüm, diktatörlük ve ihanetin Müslümanları doğru yoldan saptırdığı ve ortamın durumu değiştirmeye elverişli, şartların müsait olduğu zaman. O hâlde diyebiliriz ki: İmam Hüseyin (a.s.), İslâm'ı diriltmek ve İslâm toplumunun yapısını yenilemek veya İslâm toplumundaki büyük eğrilik ve sapmaların karşısında durmaktan ibaret olan farzı yerine getirmek için kıyam etti.

Ya Rab! Hüseyin ve Zeyneb'in hakkı hürmetine bizi onların dostlarından ve izleyicilerinden kıl. İlâhî! Bizim hayatımızı Hüseynî hayat, ölümümüzü de Hüseynî ölüm kıl.


[1] Mâide, 54

Editör: Hasan Bedel