on yıllarda Kur’an’ın tarihsel olup olmadığı ile ilgili birçok tartışma olmaktadır. Konuyu en kısa ve en özet şekilde araştırmaya çalışacağız. Sonra da Kur’an, Sünnet, akıl yöntemiyle konuya cevap bulmaya gayret göstereceğiz.

Tarihsellik/Historicity

Tarihsel veya tarihî sözcüğü bir sıfattır. Kısaca “Tarihe değin, tarihle ilgili, tarihe geçmiş, tarihin andığı, tarihe ait” anlamlarına gelir. Tarih (historia) ise, hem geçmişte kalan insanî ve toplumsal olaylar topluluğunu, yani yaşanmış geçmişi adlandırmada; hem de bu yasanmış geçmişi konu edinen tarih bilimi için kullanılan, ikili anlama sahip bir terimdir. Tarihsellik sözcüğü ise, tarihe ait olmayı bildiren sıfatın isim şeklidir.[1]

Tarihsel; tarihî, tarihe ait olan veya geçmişe ait olan ya da geçmişte kalan şeydir. Bu tanıma göre Kur’an’ın tarihselliği şu anlama gelmektedir: Kur’an tarihe ait olan bir kitaptır. Geçmiş bir tarihte söz konusu olmuş ve o zaman diliminde kalmıştır. Dolayısıyla günümüzle ve gelecek zamanlarla bir ilgisi olamaz. Başka bir ifadeyle, Kur’an-ı Kerimi veya konularını, diğer tarih kitapları gibi kabul etmek ve sadece nazil olduğu dönemle sınırlandırmak gerekir.

Tarihselcilik/Historicism

Tarihselci yönelişin felsefî ve metodolojik olarak ilk defa Batı kültür dünyasında ortaya çıktığı hususunda görüş birliği olmakla beraber, bu tartışmalarda öne çıkan husus İslam geleneği içerisinde bu yönelişe imkân tanıyacak argümanların mevcudiyeti iddiasıdır.

Taha Cabir el Alvanî, tarihselci yaklaşımı benimseyenlerin Kur’an’ın tarihsel bir metin oluşuna, Kur’an’ın dili, nüzûl sebepleri, Arabî çevreyle ilgili konularla Arap örf-âdetleri, Kur’an kıssaları ve sınırlı sayıdaki nassla bütün insanlığın eylemlerine çözümler getirmenin imkânsızlığı hususlarının delil olarak getirildiğini belirtir.[2]

Ülkemizde ve diğer müslüman ülkelerde, az veya çok Kur’an’ın tarihselliğini benimseyen ve savunan birçok akademisyen vardır. Bunlardan biri de İranlı Doktor Abdülkerim Surûş’tur. Onun Kur’an ve Peygamberimiz (sav) hakkında birçok farklı hatta hiçbir müslümanın kabul edemeyeceği sapkın görüşleri vardır. Şimdilik onun görüşlerinin hepsini mevzu yapmayacağız. Çünkü makalemiz kısa ve öz olması gerekiyor. Ancak Surûş’a göre; Kur’an’ın tarihselliğini ve tarihin belli bir dönemine ait olduğunu ispat etme hususunda, 1400 yıl önceki Arapların ve Arap kabilelerinin kültürleri Kur’an’ın birçok yerinde görülmektedir. O dönemde yaşayan Araplar çöl ortamında bulundukları için bahçelere, ırmaklara, çadırlarda hazır bekleyen kadınlara çok özel bir ilgi duymakta idiler. Bundan dolayı Kur’an’ın genelinde bu konulardan söz edilmiştir. Böylece o dönemin Arapları Kur’an’a cezp edilmeye çalışılmıştır. İşte bütün bunlardan dolayı Kur’an tarihseldir hatta mekânsaldır. Çünkü Avrupa veya yağmuru bol olan yerlerde yaşayan insanlar yemyeşil bahçelere, ırmaklara, çadırlara ve içindeki güzel kadınlara ilgi duymazlar.

Nitekim Surûş bir makalesinde şöyle söylemektedir:

“Kur’an’ın tamamında Araplara ve Arap kabilelerine ait kültürün rengi ve kokusu vardır. Bundan dolayı Kur’an tarihseldir. Örneğin cennet nimetlerinin nitelendirilmesi gibi. (Çadırlarda oturan huriler ve diğerleri…) Nitekim o dönemin hicaz Arapları böyle şeyleri çok beğenmekte idiler.”[3]

EVRENSEL Şeyler Var mıdır?

Kur’an’ı Kerimin tarihsel olup olmadığını araştırmaya başlamadan önce, tarihsel üstü  veya tarih üstü ya da evrensel şeyleri öğrenmeye çalışacağız. Çünkü tarihsellik kavramının tam zıddı evrensellik terimidir. Dolayısıyla şöyle sormak gerekir: Acaba tarihle sınırlı olmayan şeyler var mıdır? Tarihleri aşan şeyler var mıdır? Bütün zamanları ve mekanları ilgilendiren nesneler var mıdır? Acaba evrensel şeyler var mıdır?

Evrensel Kelimesinin Anlamı

Evrensel; bütün insanlığı ilgilendiren, âlemşümul, cihanşümul, üniversal, dünya ölçüsünde, dünya çapında olan şeydir.[4]

Evrensel olan şey; insanlık tarihinin başlangıcındaki insanları, ondan sonra gelen ve yaşayan insanları, günümüzdeki insanları, dünyanın sonuna kadar gelecek olan insanları ve toplumları ilgilendiren şeydir. İnsanlar tarihin hangi döneminde ve hangi mekânında yaşarlarsa yaşasınlar, hangi ırktan ve hangi cinsten olurlarsa olsunlar, evrensel olan şeyden müstağni olamazlar. Çünkü evrensel olan şey; insanların, toplumların, kültürlerin, zamanın, mekânın değişmesiyle değişecek bir şey değildir.

Akıla ve Mantığa Göre Evrensellik

Etrafımıza baktığımız, aklımızı ve mantığımızı kullandığımız zaman birçok şeyin evrensel olduğunu görmekteyiz. Örneğin;

1- Allah-u Teâlâ güneşi yaratmıştır. Güneş dünya var olduğundan bu yana vardır ve bütün insanlar ondan yararlanmaktadırlar. 9000 yıl önce yaşayan insanın güneşin ısısına ve ışığına ihtiyacı vardı. Bu günün insanın da ihtiyacı vardır. Gelecekteki insanın da olacaktır. Dolayısıyla güneş, evrenseldir. Zira bütün insanlığı ilgilendiren bir şeydir.

2- Allah-u Teâlâ suyu yaratmıştır. İlk çağlarda yaşayan insanlar suya ihtiyaç duyarlardı. Ondan sonra gelen insanlar da ihtiyaç duydular. Günümüzdeki insanlar da ihtiyaç duyuyorlar. Gelecekteki insanlar da ihtiyaç duyacaklardır. Dolayısıyla su evrenseldir. Zira bütün beşeriyeti hatta bütün canlıları ilgilendirmektedir.

3- İlk çağlarda yaşayan insanlar; 2 tane elmanın yanına 2 elma daha koyulduğu zaman 4 elma yaptığını biliyorlardı. Yani 2+2=4 diyorlardı. Onlardan sonra gelen insanlar da böyle bildiler. Günümüzdeki insanlar da böyle biliyorlar. Gelecekteki insanlar da böyle bilecekler. Hiçbir zaman ve hiçbir yerde 2+2=5olmayacaktır. Zira bu evrensel bir kuraldır. Böyle örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Kur’an’ın Evrenselliği

Evrensellik konusu açıklığa kavuşmuştur. Dolayısıyla şu soruları sorabiliriz: Acaba Kur’an tarihsel midir? Acaba Kur’an bir tarihle, bir dönemle, bir toplumla, bir mekanla sınırlandırılabilir mi? Acaba 1400 yıl önce nazil olan bir kitap günümüzde de etkili olabilir mi? Acaba asırlarca önce inmiş olan kanunlar ve yasalar bu asırda da uygulanıp yaşanabilir mi? Acaba asırlarca önce yaşayan insanları ilgilendiren konular, günümüzde yaşayan insanları da ilgilendirir mi? Kısaca acaba Kur’an evrensel midir, değil midir?

Ayetlere Göre Kur’an’ın Evrenselliği

Kur’an’ı Kerimi incelediğimiz zaman, Rabbimizin ısrarla onun evrensel olduğunu buyurduğuna şahit olmaktayız. Örneğin;

1- Rabbimiz Kur’an’ı Kerim hakkında şöyle buyurmaktadır:

إِنْ هُوَ إِلاَّ ذِكْرٌ لِلْعالَمينَ.[5]

O (Kur’an), âlemler için hatırlatmadan başka bir şey değildir.

“Âlemler”ifadesi kayıtsız şartsız kullanılmıştır. Yani sadece indiği zamanda ve yerdeki insanlarla hatta varlıklarla sınırlandırılmamıştır. Dolayısıyla Kur’an yalnızca nazil olduğu dünyayı, zamanı, çağı, varlıkları değil, bütün çağları, bütün insanları, bütün varlıkları ilgilendirmektedir.

2- Kur’an’ı Kerim evrenseldir ve Peygamberimize (sav) nazil olmuştur. Dolayısıyla onun peygamberliği de evrensel olması gerekir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

وَ ما أَرْسَلْناكَ إِلاَّ كَافَّةً لِلنَّاسِ بَشيراً وَ نَذيراً وَ لكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لا يَعْلَمُونَ[6].

Biz, seni, bütün insanlara bir müjdeleyici ve bir korkutucu olman dışında (bir şeyle) göndermedik.

Yani Peygamberimiz (sav) bütün insanlara cenneti müjdeleyici ve cehennemden korkutucu olarak gönderilmiştir. Elbette Efendimizin evrenselliğini ifade eden bölüm ise “Bütün insanlara” ifadesidir. “Kaffeten linnas” cümlesi “Bütün insanlara” anlamına gelir. Dolayısıyla Arap, Acem, Türk, Kürt, batılı, doğulu, geçmişteki, gelecekteki bütün insanlara peygamber olarak gönderilmiştir, sadece 1400 yıl önce Mekke ve Medine’de yaşayan Araplara değil.

Nitekim ayeti kerimeyle ilgili olarak İbni Kesir, İbni Abbâs'ın şöyle dediğini nakletmiştir:

Muhakkak ki Allah-u Teâlâ Hz. Muhammed'i, gök eh­linden ve peygamberlerden üstün kılmıştır. Orada bulunanlar dediler ki: “Ey Abbâs'ın oğlu! Allah-u Teâlâ Hz. Muhammed'i peygamberlere ne­den üstün kılmıştır?” O, dedi ki: “Allah-u Teâlâ: «Biz, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik ki; onlara apaçık anlatsın.»[7] buyuruyor. Ancak Hz. Peygamber için «Biz, seni, ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.»[8] diye buyurmuştur.”[9]

3- Rabbimiz Peygamberimize (sav) şöyle söylemesini buyurmaktadır:

وَ أُوحِيَ إِلَيَّ هذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَ مَنْ بَلَغَ...[10]

Sizi ve kendisine ulaşan kişiyi, onunla uyarmam için bana şu Kur’an vahyediliyor.

“Kendisine ulaşan kişiyi”ifadesi dikkatimizi çekmektedir. Kur’an’ı Kerim ve mesajları, geçmişte hangi insanlara ulaşmışsa, günümüzde hangi insanlara ulaşıyorsa, gelecekte de hangi insanlara ulaşacaksa, nereli olduklarının ve ırklarının hiçbir önemi yoktur, Peygamberimiz uyarmış ve görevini yerine getirmiş olmaktadır.

a) Nitekim İbni Abbas, Peygamberimizin (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

Kur’an’ı Kerimi kim duyarsa, onu benden duymuş gibidir.[11]

b) İmam Cafer Sadık’a yukarıdaki ayet hakkında soru sorulunca şöyle söyledi:

Hangi dil vesilesiyle olursa olsun.[12]

Yani insanlar hangi milletten ve hangi dilden olurlarsa olsunlar, eğer Kur’an’ın manası onlara ulaşıyorsa, Peygamberimizin (sav) mesajı ulaşmış demektir.

Rivayetlere Göre Kur’an’ın Evrenselliği

1- Müslim ve Buhari, Peygamberimizin (sav) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

Benden önce hiç bir kimseye verilmeyen beş şey bana verildi.

a) (Eskiden) Her Peygamber hassaten kendi kavmine gönderiliyor­du. Ben ise kızıl ve siyah bütün insanlara gönderildim.

b) Bana ganimetler helâl kılındı. Hâlbuki benden önce hiç bir kimse­ye helâl edilmemişlerdi.

c) Benim için yer tertemiz ve mescid kılındı. Binâenaleyh her kime namaz vakti gelirse bulunduğu yerde namazını kılar.

ç) Bir aylık yol kadar yerden (düşmanımın kalbine) korku salınmakla mansûr oldum.

d) Bir de bana şefaat verildi.[13]

2- Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

Allah’ın kitabında sizden öncekilerin ve sizden sonrakilerin haberleri açıklanmıştır.[14]

Kur’an’da geçmişteki insanların, nazil olduğu dönemdeki insanların, gelecekteki insanların haberleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bütün insanları ilgilendirmektir.

3- Peygamberimizin (sav) şöyle buyurmuştur:

Öncekilerin ve sonrakilerin ilmini isteyen kişi, Kur’an’ı inceleyip düşünsün.[15]

3) Hz. Ali şöyle söylemiştir:

Gelecek olan şeylerin ilmi ve geçmiş olan şeylerin de haberleri Kur’an’ı Kerimde bulunmaktadır.[16]

4) Bir adam, İmam Cafer Sadık’a “Kur’an’ı sürekli okumama karşın ilk defa okuyormuş gibiyim ve her zaman onu yepyeni buluyorum, bunun sırrı nedir?” diye sorunca şöyle cevap verdi:

Çünkü Allah-u Teâlâ, onu, yalnızca bir zaman ve yalnızca bazı insanlar için karar kılmamıştır. Bundan dolayı, o kıyamete kadar, her zaman ve her toplum için yeni olacaktır.[17]

5) İmam Rıza şöyle söylemiştir:

Kur’an zamanların geçip gitmesiyle eskimez. Dillerin çokça tekrar etmesinden dolayı bozulmaz. Çünkü Allah, onu, yalnızca bir zaman için karar kılmamıştır. Onu, burhanın delili ve bütün insanlara hüccet olarak karar kılmıştır.[18]

Kur’an’dan Evrensel Örnekler

Aynı şekilde aklımızı ve mantığımızı kullandığımız, önyargıyla yaklaşmadığımız, objektif olarak Kur’an ayetlerini okuduğumuz zaman baştan sona tamamının evrensel olduğuna şahit olmaktayız. Örneğin;

1- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

كُونُوا قَوَّامينَ بِالْقِسْطِ...[19]

Adaleti ayakta tutanlar olun.

Acaba adalet sadece 1400 yıl önce yaşayan Arapları mı ilgilendiriyordu? Veya sadece onlardan sonra gelen insanları mı ilgilendirdi? Günümüzdeki insanları ilgilendirmiyor mu? Gelecekteki insanları ilgilendirmeyecek mi?

Adalet geçmişteki, günümüzdeki ve gelecekteki bütün insanları ilgilendiren bir unsurdur. Zamanın ve mekânın değişmesiyle ortadan kalkmaz. İnsan var oldukça var olacaktır. Zira bu kavram evrenseldir.

2- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

وَ بِالْوالِدَيْنِ إِحْساناً...[20]

Anne ve babaya iyilik edin.

Anne ve babaya iyilik etmek, asırlarca önce yaşayan Araplar için güzel bir davranıştı. Onlardan sonra gelenler için de güzel idi. Günümüzdeki insanlar için de güzel bir davranıştır. Gelecektekiler için de güzel bir davranış olarak bilinecektir. Zamanın ve mekânın değişmesiyle eskimez. Zira bu davranışın güzel oluşu evrenseldir.

3- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

وَ لا تَقْرَبُوا مالَ الْيَتيمِ...[21]

Yetimin malına yaklaşmayın.

Acaba 1400 yıl önce yetim malı yemek kötü idi de şimdi güzel bir şey mi sayılmaktadır? Veya gelecekte güzel bir davranış olarak mı algılanacaktır?

Hayır… İnsan nerede ve ne zamanda yaşarsa yaşasın yetim malı yemek kötü bir şeydir ve kötü bir davranış olarak kalacaktır. Dolayısıyla böyle bir yasa evrenseldir; zamanın ve mekânın değişmesiyle eskimez.

4- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

و لا تَقْتُلُوا أَوْلادَكُمْ...[22]

Çocuklarınızı öldürmeyin.

Acaba 1400 yıl önceki insanlar için çocuklarını öldürmek kötü idi de şimdi iyi mi sayılıyor? Veya gelecekteki insanların iyi saymaları mümkün müdür?

Kesinlikle hayır… Zira insanın kendi çocuğunu veya başka bir çocuğu öldürmesi çok kötü bir iştir. Herkes bundan nefret eder. Bu, geçmişte böyle idi. Günümüzde de böyledir ve gelecekte de böyle olacaktır. Zira bu, evrensel bir ilkedir.

Kur’an’ı Kerimin bütün ilkeleri ve yasaları yukarıda verdiğimiz örnekler gibidir. Bundan dolayı şöyle söyleyebiliriz: Kur’an’ı Kerimin yol göstericiliği nazil olduğu çağdaki insanlar için çok değerli idi. Onları karanlıklardan, zulmetlerden, kötülüklerden, sapıklıklardan alıp dosdoğru yola ve müstakim yola iletti. Onu izleyen insanlar mutlu oldular. Tarihe örnek insanlar olarak damgalarını vurdular. Aynı şekilde onlardan sonra gelen ve onu izleyen insanlar da böyle oldular. Dolayısıyla günümüzdeki insanlar da Kur’an’a inanarak ve ona göre yaşayarak müstakim yolu ve mutluluk yolunu bulabilirler. Böylece huzurlu bir hayat sürdürebilirler. Aynı şey gelecekteki insanlar için de geçerli olacaktır. Zira Kur’an evrenseldir, onun yol göstermesi bütün insanlığı ilgilendirmektedir. Mekân ve zaman Kur’an’ı eskitemez.

Kur’an’ın Evrenselliğinin Sırrı

1- Kur’an Allah-u Teâlâ’nın kelamıdır. Allah-u Teâlâ sürekli diridir, ayaktadır, hazırdır, nazırdır, bilir, görür, ezelidir, ebedidir. Bütün zamanları, bütün mekânları, bütün insanları, bütün varlıkları O yaratmıştır. Dolayısıyla Kur’an, Onun sözü olduğu için her zaman her toplum için sanki yeni söylüyormuş gibidir.

2- Kur’an’ı Kerimin evrenselliğinin sırlarının en önemlilerinden birisi, nitelendirmenin mümkün olmadığı güzel ve harika kelimelerinin zahiri şeklidir. İster Müslüman olsun ister olmasın Kur’an’ı Kerimi okuyan insaflı Arapça edebiyatçıları ve dilbilgisi uzmanları, onun olağan üstün olduğunu itiraf etmek zorunda kalmışlardır.

3- Kur’an’ı Kerim yaklaşık 1400 yıl önce nazil olmuştur. O günden bu güne kadar bir harfi bile değişmeden gelmiştir. Günümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinde milyarlarca Kur’an’ı Kerim bulunmaktadır ve hepsi de aynıdır. Bir kelimesi ve bir harfi bile farklı değildir. Eğer bir harfi bile farklı olsa, Kur’an’ı Kerim olarak kabul edilmemektedir.

Kur’an’ı Kerim, bu özelliğiyle bir mucize ve ilahi bir kitap olduğunu kanıtlamaktadır. Bu durum sonsuza dek böyle sürüp gidecektir. İşte bu özellik Kur’an’ı Kerimi evrensel kılmakta ve onu sonsuzlaştırmaktadır.

a) Nitekim Rabbimiz Kur’an’ı Kerimde, onun korunacağı ve tahrif edilemeyeceğiyle ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَ إِنَّا لَهُ لَحافِظُونَ    [23].

Kesinlikle Zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz ve şüphesiz onun koruyucuları da biziz.

b) Başka bir ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır:

إِنَّهُ لَكِتابٌ عَزيزٌ لا يَأْتيهِ الْباطِلُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَ لا مِنْ خَلْفِهِ تَنْزيلٌ مِنْ حَكيمٍ حَميدٍ.[24]

Kesinlikle o, aziz (yenilmez) bir Kitaptır. Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü ) Hikmet sahibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir.

Yabancıların Kur’an Hakkındaki İtirafları

Prof. Dr. Mustafa TEMİZ 02.02.2014 tarihinde “YABANCI BİLİM ADAMI VE MEŞHURLARIN KUR’ÂN’I KERÎM (İSLÂM) HAKKINDAKİ SÖZLERİ”[25] adıyla bir kitap yazmıştır. Kitapta şöyle söylemektedir:

Kur’an’ı Kerîm’i küçüklüğümden beri biliyordum. Ama tahsilimiz, hep Batı ve Batılı özlemi içinde geçtiği için değerini bilmiyordum. Bir münâsebetle, önemi hakkında, yine ecnebilerin ağızlarından çıkan bâzı sözlerin dikkatimi çekmesi nedeniyle, bundan 10-15 yıl önce ilk kez, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın Kur’an'ı Kerîm Tefsiri’ni sabırla not tutarak inceleyince o zaman, “Ey Vah! Ömrüm boşa geçmiş…” diyerek câhillik içinde geçen geçmişim için çok üzülmüştüm. İşte, Kültürümüz’ü (Dinimiz’i) ondan sonra meşgalemin ilk sırasına almış bulunuyorum.

Hedef okuyucu olarak, ilk zamanlarımdaki kendim gibi, Batı ve Batılı özlemi içinde olan tahsilli Kültür câhili kardeşlerimizi seçmiş olduğum için, burada Kur’an’ın önemini de Batılı bilim adamı ve meşhurların sözleri üzerinden ele almayı onlar için daha faydalı ve uygun görmüş bulunuyorum.

Ancak bunların sözleri, Kur’an’ın önemini hakkındadır. Yoksa Kur’an hakkındaki îtikadî sözlerinin önemi yoktur. Meselâ, bu meşhurlardan birisi, Kur’an için ‘Muhammed’in yazdığı kitap’ diye bahsetse, biz Müslümanlar îtikadî açıdan buna inanamayız. Biz biliriz ki, Kur’an Muhammed (sav) Efendimiz’in yazdığı bir kitap değil, fakat Allah’ın (cc) kelamıdır.

Şimdi adın geçen eserden birkaç yabancının Kur’an’ı Kerim ve İslam hakkındaki sözlerini aktaracağız:

Goethe:

Kur’an’ın içinde pek çok tekrarlar vardır. Onu okuduğumuz zaman, bu tekrarlar bizi usandıracak sanılıyor. Fakat biraz sonra, bu kitap bizi kendisine çekiyor. Bizi hayranlığa ve sonunda, büyük saygı ve hürmete götürüyor.

Prof. Edouard Monté:

Allah’ın birliğini en temiz, en yüksek, en kutsal ve inandırıcı ve başka hiç bir din kitabının üstün gelemeyeceği bir dil ile anlatan kitap, Kur’ân’ı Kerîm’dir.

Gaston Karr:

İslâm Dini’nin kaynağı olan Kur’an’da, dünyâ medeniyetinin dayandığı bütün temeller bulunmaktadır. O kadar ki, bugün bizim medeniyetimizin Kur’ân’ı Kerîm‘in bildirdiği temel hükümler üzerine kurulduğunu kabul etmemiz lâzımdır.

Beoworth-Smith:

Kur’an, üslup temizliği, ilim, felsefe ve hakîkat mûcizesidir.

Napolyon:

Öyle zannediyorum ki, yakında bütün dünyânın aklı başında kültürlü insanlarını bir araya toplayarak bir hükümet kurmak ve bu hükümeti (Kur’ân’ı Kerîm’de yazılı olan esaslara göre) idâre etmek imkânını bulacağım. Ancak, Kur’an’da yazılı olan esasların doğruluğuna inanıyorum. Bunlar, insanları bahtiyarlığa götürecektir.

Kur’ân’ı Kerîm’i okudukça, onun sıradan bir edebî eser olmadığını hemen hissedersiniz.

Kur’ân’ı Kerîm, kalpten gelen ve diğer bütün kalplere hemen nüfûz eden bir eserdir. Diğer bütün eserler, bu muazzam eser yanında, çok sönük kalır.

Kur’ân’ı Kerîm’in göze çarpan ilk karakteri, onun doğru ve mükemmel ve yol gösterici, dürüst bir rehber olmasıdır. Bence, Kur’ân’ı Kerîm’in en büyük meziyeti budur. Bu meziyet diğer birçok meziyetlere de yol açmaktadır.

Tony Blair:

Eğer Kur’ân’ı okursanız çok açık bir kitap olduğunu göreceksiniz... İnsanlığa rehberlik eden sevgi ve berâberlik kavramlarını çok iyi açıklıyor. Kur’an'ı dilimize tercüme edilmiş hâli ile okudum. İslâm hakkında eserler de okuyorum ve bundan çok zevk alıyorum. Kur’an hakkında daha önce bilmediğim ve Hıristiyanları da çok ilgilendirdiğini düşündüğüm pek çok şeyi öğrendim.

Amerikalı filozof Carlyle:

Kur'an hakîkatleri ortaya çıktığı zamandan beri, ateş gibi bütün dinleri yuttu. Zâten bu onun hakkı idi. Çünkü Nasârâ ve Yahûdiler’in hurafelerinden bir şey çıkmadı.

John William Draper:

Kur’an olağandışı tavsiye ve kurallarla doludur: Onun öyle bir kompozisyonu var ki, herhangi bir sayfasını çevirdiğimizde, hiçbir fark gözetmeksizin bütün insanlar desteklemek zorundadırlar. Bu içerik normal insanın hayâtının bütün durumlarındaki ihtiyaçlarına uygun olan metinler, prensipler ve kurallar sunmaktadır.

Prof. Palmar:

Bu kitap (Kur’an) geçmişten, yakın zamandan ve gelecekten bahsediyor. Hz. Muhammed’in (sav) döneminde insanların kültürel seviyesini bilemiyorum ve bilimsel düzeylerini de bilemiyorum…[26]

Bizi en çok şaşırtan şey, gayri müslimler Kur’an’ı Kerim’e ve İslam dinine hayran kalmaktadırlar. Bundan dolayı birçokları da müslüman olmaktadırlar. Ancak müslümanlar veya müslüman akademisyenler ise batılılara ve onların saçma sapan kültürlerine hayran olmakta ve ömürlerini onlar için tüketmektedirler.

[1] Tarih Kültür ve Sanat Arastırmaları Dergisi (ISSN: 2147-0626), sayfa 37, Recep Demir, Karabük Üniversitesi, Türkiye.

[2] Tarih Kültür ve Sanat Arastırmaları Dergisi (ISSN: 2147-0626), sayfa 45, Recep Demir, Karabük Üniversitesi, Türkiye.

[3] http://www.bbc.com/persian/tvandradio/2016/05/160526_pargar_arical_souroosh

[4] http://www.tdk.gov.tr?option=com_bts&view=bts&kategori1=veritbn&kelimesec=119291

[5] Tekvir: 27

[6] Sebe: 28

[7] İbrahim: 4

[8] Sebe: 28

[9] İbn Kesir Tefsiri: 12/6656-6658 (Çağrı Yay.)

[10] Enam: 19

[11] Tefsiri Asan: 4/329

[12] Tefsiri Burhan: 2/406

[13] Sahihi Müslim: Namaz, Mescitler ve Namaz Kılınan Yerler 521… Sahihi Buhari: Temizlik, Teyemmüm 2

[14] Tefsiri Ayyaşi: 1/3

[15] Mucem-ul Kebir: 9/139, Mecme-uz Zevaid: 7/165

[16] Nehc-ul Belağa: 449 (Abduh)

[17] Bihar: 89/15

[18] Bihar: 17/210

[19] Nisa: 135

[20] Bakara: 83

[21] Enam: 152

[22] Enam: 151

[23] Hicr: 9

[24] Fussilet: 41–42