BİSMİLLAH
Son dönemlerde “Ölümden sonraki hayat” veya “Kabir hayatı” ya da “Berzah âlemi” ile ilgili Müslümanları kuşkuya sürükleyecek birçok program yapılmakta ve topluma sunulmaktadır. Söz konusu olan programlarda Avrupalı oryantalistlerden etkilenen ilahiyatçılar genel olarak şöyle söylemektedirler:
“Ölümden sonra bir hayat yoktur. İnsanlar kabir âleminde azap veya mükâfat görmeyecekler. Berzah âlemi diye bir şey de yoktur.”
Bu konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim'e başvurduğumuz zaman ölümden sonra ruhî ve manevî bakımdan bir yaşamın var olduğuna, meleklerin ölen kişiyi sorguya çektiklerine ve bazılarının azaba duçar olduklarına şahit olmaktayız. Örneğin;
1- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
حَتَّى إِذا جاءَتْهُمْ رُسُلُنا يَتَوَفَّوْنَهُمْ قالُوا أَيْنَ ما كُنْتُمْ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ قالُوا ضَلُّوا عَنَّا وَ شَهِدُوا عَلى أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كانُوا كافِرِينَ.[1]
"Nihayet resullerimiz onlara geldiği zaman onları(n canlarını) alırlarken “Allah’ın dışından çağırmakta olduğunuz şeyler nerededir?” dediler. “Bizden kayboldular” dediler. Kendi aleyhlerinde, kendilerinin kâfirler olduklarına şahitlik ettiler."
Açıklama:
a) Resuller, can almakla görevli olan meleklerdir.
b) “Nihayet resullerimiz onlara geldiği zaman onları(n canlarını) alırlarken” Sorgulama ve cevap verme ölüm anında başlıyor. Bu olay cismen değil ruhen gerçekleşiyor. Eğer ölümden sonra bir yaşam olmasaydı, meleklerin soru sormaları ve ölen kişilerin de cevap vermeleri abes olmaz mıydı?
c) “Allah’ın dışından çağırmakta olduğunuz şeyler nerededir?” Melekler ölen kişilere ilk önce “Allah inancı” hakkında soru sormakta ve onlar da inançlarına göre cevap vermektedirler.
2- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
وَ لَوْ تَرى إِذِ الظَّالِمُونَ في غَمَراتِ الْمَوْتِ وَ الْمَلائِكَةُ باسِطُوا أَيْديهِمْ أَخْرِجُوا أَنْفُسَكُمُ الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذابَ الْهُونِ بِما كُنْتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ وَ كُنْتُمْ عَنْ آياتِهِ تَسْتَكْبِرُونَ.[2]
"Melekler ellerini uzatarak “Canlarınızı çıkarın, Allah’a karşı haksızca söylemekte olduğunuzdan ve Onun ayetlerine karşı kibirlenmekte olduğunuzdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” (dedikleri) zaman, ölümün şiddetli sarsıntıları içindeyken zalimleri bir görseydin."
Açıklama:
a) “ölümün şiddetli sarsıntıları içindeyken zalimleri bir görseydin” Ölüm anından ve sonraki aşamalarından söz ediyor.
b) “bugün” ölümün gerçekleştiği günden söz ediyor, kıyamet gününden değil. Çünkü kıyamet gününe delalet eden hiçbir işaret yoktur.
c) “bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız.” Ölümün gerçekleştiği gün, zalimler için korkunç bir azap başlayacaktır.
ç) “cezalandırılacaksınız” geniş zamanlı fiil kullanılmıştır, dolayısıyla süreklilik ifade eder. Yani ölümün gerçekleştiği andan itibaren azap başlıyor ve kıyamet gününe kadar devam edip gidiyor.
3- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
وَ حاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذابِ النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْها غُدُوًّا وَ عَشِيًّا وَ يَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذابِ.[3]
"Firavun ailesini azabın kötüsü kuşattı. Sabah ve akşam ateşe sunulurlar. (Kıyamet) saatinin kurulacağı gün ise (denir ki) “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun."
Açıklama:
a) “Firavun ailesini azabın kötüsü kuşattı.” Firavun ve ordusu denizde boğulduktan sonra azabın kötüsüne müptela oldular.
b) “Sabah ve akşam ateşe sunulurlar.” Firavun ailesi ölümden sonraki âlemde, ruhî bakımdan her gün sabah ve akşam azaba uğramaktadırlar. Zaten sabah ve akşam ifadesi sadece güneşin ve dünyanın olduğu bu âleme şamil olmaktadır. Kıyamette sabah ve akşam olmaz.
c) “(Kıyamet) saatinin kurulacağı gün ise (denir ki) “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.” Firavun ve adamları, kıyamet saatine kadar berzah âleminde “azabın kötüsü” ile cezalanacaklar. Ancak kıyamet gününde ise “azabın en şiddetlisine” duçar olacaklar. Çünkü kıyamet gününde cehennemin içine gireceklerdir.
Buraya kadarki sunduğumuz ayetler zalimler ve kâfirlerin ölümden sonra azap görmeleriyle ilgili idi.
Bunun karşısında ölümden sonra mükâfat gören müminlerden söz eden ayetler de bulunmaktadır. Örneğin;
4- Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
وَ لا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْواتاً بَلْ أَحْياءٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ يُرْزَقُونَ.[4]
"Allah yolunda öldürülen kişileri sakın ölüler olarak sanma. Bilakis (onlar) diridirler, Rableri katında rızıklanırlar."
Açıklama:
a) “Allah yolunda öldürülen kişileri sakın ölüler olarak sanma.” Allah yolunda ölen veya öldürülen bir kişi hakkında “Öldü, yok olup gitti, artık yaşamıyor” diye inanmak şiddetle kınanmaktadır. Böyle bir inanç Allah’ın kitabına uymuyor. Müslüman bir kimse bu şekilde inanamaz, inanmamalıdır.
b) “Bilakis (onlar) diridirler” Allah yolunda ölen veya öldürülen kişiler, kesinlikle ölümden sonraki hayatta diridirler, yaşamaktadırlar. İşte Müslüman bir kimse bu şekilde inanmalıdır.
c) “Rableri katında rızıklanırlar.” Allah yolunda ölen veya öldürülen kişiler, ölümden sonra ve kıyametten önceki yaşamda Allah’ın kendileri için verdiği nimetlerden yerler, içerler, istifade ederler.
ç) Belki bazıları “Bütün bunlar kıyametten sonra olacak” diyebilir. Bu şüpheye cevabı ise yukarıdaki ayetten sonraki şu ayeti kerime veriyor:
فَرِحينَ بِما آتاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَ يَسْتَبْشِرُونَ بِالَّذينَ لَمْ يَلْحَقُوا بِهِمْ مِنْ خَلْفِهِمْ أَلاَّ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَ لا هُمْ يَحْزَنُونَ.[5]
"Allah’ın kendi fazlından onlara verdiği şeylerle sevinirler. Onlara arkalarından katılmayan kişilere müjde verirler. Onlara ne bir korku vardır ne de onlar üzüleceklerdir.
Allah yolunda ölen veya öldürülen kişiler, ölümden sonraki yaşamda geçici bir cennetin içinde özel bir şekilde nimetlerden istifade etmekte ve sevinmektedirler. Bu arada dünyada yaşayan ve henüz ölmemiş olan kendileri gibi inanan ve yaşayan kişilere de Allah’ın izniyle “Korkmayın, üzülmeyin, sabırlı olun” şeklinde müjde vermekte ve onları teselli etmektedirler."
5) Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
إِنِّي آمَنْتُ بِرَبِّكُمْ فَاسْمَعُونِ قيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قالَ يا لَيْتَ قَوْمي يَعْلَمُونَ بِما غَفَرَ لي رَبِّي وَ جَعَلَني مِنَ الْمُكْرَمينَ.[6]
"Kesinlikle ben sizin Rabbinize iman ettim. Öyleyse beni dinleyin. Ona “Cennete gir” denildi. Dedi ki: “Keşke kavmim bilseydi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden karar kıldığını."
Açıklama:
a) Ayeti kerimedeki konuşan adam Habib adında imanlı bir kişiydi. Peygamberimiz (saa) gelmeden önceki bir dönemde yaşadı ve kendi zamanının peygamberlerini tasdik etti. Kavmi peygamberleri öldürmeye karar verince, Habib onlara nasihat etti ve toplumunun peygamberleri öldürmelerine engel olmaya çalıştı. Ancak kavmi onu döverek öldürdüler.
b) Öldükten hemen sonra Allah tarafından ona “Cennete gir” diye hitap edildi. Ölümden sonraki geçici cennete girdi ve nimetlerden istifade etmeye başladı.
c) Habib cennetin içinde yaşarken, henüz ölmemiş olan kavmi için “Keşke kavmim bilseydi, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden karar kıldığını.” diye söyledi.
ç) Peygamberimiz (saa) bu ayeti kerime hakkında: “O hayatta iken de, ölümünden sonra da kavmine samimi olarak öğüt vermiştir” diye buyurmuştur.[7]
[1]Araf: 37
[2]Enam: 93
[3]Mümin: 45-46
[4]Al-i İmran: 169
[5]Al-i İmran: 170
[6]Yasin: 25-27
[7]Tefsiri Kurtubi: Ayetin tefsirine bakın.