.
.
Ateşkesi nasıl okumalıyız?
13 aydır Gazze’de ateşkes çağrısı yapan BM, dünya devletlerini yok sayan, 150’ye yakın Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinin sokak ve meydanlarını doldurup taşıran kitlelerin savaşı durdurun çığlıklarına ve çağrısına kulak tıkayan İsrail peki nasıl oldu da 60 gün içinde Lübnan’daki savaşta “müttefikimiz Amerika’yı kıramadık ateşkesi kabul ediyoruz” noktasına geldi, beyaz bayrağı göndere çekti?
Siyonistler bunu içlerinde bir zafer ve başarı olarak pazarlasalar da dünya İsrail’in Hayfa ve Telaviv’in ateş çemberine dönüştüğünü, 1 milyondan fazla Yahudi bu şehirleri terk ettiğini gördü.
İsrail, bir arpa boyu yol kat edemediği kara savaşını da Lübnan topraklarında tempon bölge oluşturacağız, Kuzeye yerleşimcileri geri döndüreceğiz vadi ile başlatmıştı ancak savaşın başlaması ile kuzey tamamen Yahudilerden arınmış oldu.
Ateşkesin ilan edildiği saatten sonra ister düşmanın medya safındaki analizlere bakın, isterse bu insanlık savaşında seyirci kalmayı tercih eden cephenin değerlendirmelerine bakın; manzaranın, İsrail’in Hizbullah kayasına toslamasından ibaret olduğu anlaşılacaktır. “İsrail güçten anlar”, “ Laftan anlamayanın hakkı kötektir” sözlerinin de boşuna denilmediği anlaşılmış oldu.
Geriye bir soru kalıyor; Hizbullah ateşkesi kabul ederek “Gazze savaşı durdurulmazsa savaşımız devam edecektir” sözünden vaz mı geçti?
Hizbullah’ın böyle bir açıklaması, mukavemetin işgale karşı silahlı savaşının Kudüs ve Filistin’in kurtuluşuna kadar süreceği anlamına gelmektedir ve sadece Lübnan özelinde değil, bu savaşın coğrafi sınırları Yemen’den Lübnan’a kadar Orta Doğunun tümüdür. Ancak Lübnan özeline gelince Hizbullah o ülke ve gayretli halkı adına her türlü mücadeleyi vermiş, büyük bedeller ödemiştir.
3000 binden fazla şehit verdi mi? Vermiştir.
Birçok üst düzey komutanlarını bu uğurda kaybetti mi? Etmiştir.
Liderini bile Filistin ve Kudüs uğruna şehit verdi mi? Vermiştir.
Hizbullah’ı savunan sivil taraftarlarının bölge bölge, şehir şehir evleri malları hayatları bombalandı mı? Bombalanmıştır.
Bu yapılanların hiçbiri Hizbullah’ı “Lübnan özelinde” durduramamıştır, ABD elçileri ateşkes için hem yalvardılar, hem de üstü kapalı bir tehdit masaya konuldu:
“Lübnan savaşını, sivil kıyımı noktasında Hristiyan ve Sünni bölgelere de yayarız"
Peki savaş ve kıyım gerçekten Lübnan’ın geneline yönelik yayılırsa ne olacaktı? Savaş için Hristiyanların ve Sünnilerin çoluk çocuklarını bu savaşta kurban verip alın bandajları bağlayıp Hizbullah ile omuz omuza savaşacaklarını eğer düşünüyorsanız yanılmış olabilirsiniz. 80’li yılların iç savaşını kimse unutmuş değil.
Ayrıca 60 günlük Hizbullah İsrail savaşını fırsat gören Suriye cephesi yenilenleri tekrar sahaya indiler, hatta İsrail ile direnişi çevreleyen makasa dönüştüler, bunu görmezlikten gelemeyiz. Hizbullah’ın Suriye’de yokluğu Batılı emperyalizm ve BOP’çu taifenin işine daha çok gelir.