.
.

Hz. Peygamberin Vefatı -Öncesi ve Sonrası- Hz. Peygamberin Vefatı -Öncesi ve Sonrası-

Ehlader Araştırma Bölümü

Kerbela Şehidi İmam Hüseyin'in türbesi tarih boyunca birçok kez yıktırılıp, tahrip edilmiştir. Abbasi halifesi Harun Reşid ile en büyük yıkımlarından birisine uğrayan Kerbela, en son Saddam Hüseyin’in emri ile topa tutulmuş ve büyük bir yıkım yaşamıştır.

Saddam'ın emriyle kuşatmaya alınan ve Baas Hareketi askerleri tarafından tahrip edilen İmam Hüseyin Türbesi

Tarih sayfalarını incelediğimizde Şeyh Abbas Kummî Tetimmetu’l-Munteha adlı eserin Tarihu’l-Hulefa bölümünün 327. sayfasında şöyle yazmaktadır:

“Abbasi Halifesi Mütevekkil, Mukaddes Kerbela türbesini 17 defa yıktı, ancak yine eski haline getirildi.”

Bu kutsal mekâna olan ilgi ve alakanın gün geçtikçe arttığını gören ve hükümeti için de tehlike oluşturacağını zanneden Harun Reşid, o türbenin yıkılmasını emretmiş, hatta İmam Hüseyin'in (as) mezarının yanındaki sedir ağacını dahi kestirtmiş ve türbenin tüm yapı barındıran alanını yerle bir ettirmiştir. Bu yıkımlar Abbasi halifesi Me’mun’un iktidarına değin sürmüştür. Me’mun’un ilk icraatlarından birisi İmam Hüseyin'in (as) mezarının üzerine bir bina inşa etmek olmuştur. Fakat yine Abbasiler döneminde yapılan bu türbe tekrar yıktırılmıştır.

Yüzyıllar sonra Hicaz’da İngilizlerin eliyle sapkın bir inanç olan Vahabilik ortaya çıkmış ve nitekim kutsal topraklar tarumar edilmiştir. Vahabiliğin Hicaz’da yayılmasının belki de en önemli sebebi; uygulanan baskılar, zorbalıklar, kılıç gösterilerek yapılan katliamlar, talanlar ve yaratılan korku ve vahşet ortamıydı.

Vahabilerin Hicaz, Şam, Yemen ve Irak gibi farklı topraklarda işlediği cinayetleri duyan insanlar korku ve dehşete kapılıyordu. Dilerseniz burada Vahabilerin işlediği korkunç katliamlara sadece bir iki örnek vermekle yetiniyoruz;

Taif Katliamları;

Suudi Arabistanlı tarihçi Cemil Sadıki Zehavi, Taif’inVahabilerce fethedilmesi hakkında şöyle yazmıştır;

“Vahabilerin en kötü işlerinden birisi, büyük küçük demeden Taif şehrinde işlediği katliamdır. Henüz süt emen bir çocuğunun kafasını annesinin kucağından kesiyorlardı. Kur’an öğrenen bir grup insanı acımasızca öldürdüler. Evlerde kimse kalmayınca dükkânlara ve mescitlere saldırmaya başladılar. Rükû ve secdedeki insanları katlettiler. İçerisinde kutsal Mushafların, Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslimlerin, hadis ve fıkıh kitaplarının olduğu kitapları sokaklarda v Pazar yerlerinde parçaladılar. Bu hadiseler 1217 yılının Zilkade ayında (Şubat / 1803)yaşandı.”[1]

Kutsal Türbelere Saldırılar;

Vahabilerin Kutsal Türbeler’de işlediği cinayetler, İslam tarihinin kara sayfalarındandır.  Vahabi yazarlardan olan Selahaddin Muhtar, bu saldırlar hakkında şunları yazmıştır;

“Suud emiri, Necd, Hicaz, Tihame halklarından ve güney kabilelerinden müteşekkil büyük bir orduyla Irak’a doğru hareket etti. Ordu, Zilkade ayında şehrin yakınlarına vararak şehri muhasara altına aldı. Şehrin surlarını yıkarak zorla şehre girdiler. Sokakta, pazar yerlerinde ve evlerinde olan insanları öldürdüler. Öğle vaktine doğru beraberlerindeki yüklü ganimetlerle şehri terk ederek Te’l Abyad’da toplandılar. Ganimet olarak alınan malların humusunu Suud emiri aldı. Geriye kalan mallar, piyade birliklerine bir, süvari birliklere iki pay gelecek şekilde askerler arasında taksim edildi.”[2]

Dr. Abdulcevad Kiliddar, Tarih-i Kerbela ve Hair-i Hüseyni isimli kitabında İran ve başka ülkelerden Kerbela’yı ziyaret ederken öldürülen insanların sayısını 20.000 olduğunu yazmış ve şöyle demiştir;

“Suud Emiri, savaşı bitirdikten sonra türbenin hazinelerine doğru harekete geçti. Bu hazineler yüklü miktarda para ve değerli eşyalardan oluşuyordu. Emir, gördüğü her değerli şeyi gasp etti. Hatta içerisi sayısız sikkelerle dolu bir mahzeni tasarrufuna aldığı söylenir. Ele geçirdiği şeylerin başında; büyük ve parlak bir mücevher, altın işlemeli ve üzerinde değerli taşlar olan 20 adet kılıç kını, altın, gümüş, firuze ve elmastan yapılmış kaplar ve daha birçok kıymetli eşya vardı. Ayrıca 4.000 Kaşmir şal, 2.000 altın kılıç ve bir miktar silahı ganimet olarak ele geçirdi.”

Kerbela’da yaşanan bu hadiseden sonra ortaya çıkan manzaradan etkilenen şairler, olayın trajik boyutunu anlatabilmek için mersiyeler okumaya başladılar.

1223 yılının Cemadiyul Evvel ayında (Haziran / 1808) Suud emiri, büyük bir orduyla yeniden Irak’ın Kerbela şehrine saldırdı. Ama bu sefer bir önceki saldırının acı sonuçlarına şahit olan halk, gereken her türlü tedbiri almıştı. Vahabi ordusu şehri kurşun yağmuruna tuttu ama şehre girmeyi başaramadılar. Kerbela’yı muhasara altına almaktan vazgeçen ordu geri çekildi.

Kerbela’da katliamlar yapan Suud emiri, defalarca Necef şehrine de saldırmıştı. Bazen şehir dışında yakaladığı insanları bile öldürürdü. Ama Necef halkının özellikle de öncülerinin büyük Şia âlimi olan merhum Şeyh Cafer Kaşifu’l Gıta ile ortak hareket etmesi ve din âlimlerinin hazırlıklı olması, Vahabi ordusunun geri çekilmesine sebep olmuştur.

- - - - - - -


[1] el-Fecr’ul Sadık s.22, Keşf-u’l-İrtiyab’tan naklen (s.24)
[2] Tarih-i El-Memleket’ilArabiyet’ilSuudiye C.3 S.73, VahabiyetMenabi’i Fikri kitabından naklen (Ayetullah Sübhani)

Editör: Hasan Bedel