İslam’da kadına verilen değer ve hakları anlayabilmek için Hz. Fatıma’yı iyi anlamalı ve onu etraflıca tanımak gerekir. Peygamber kızı Hz. Fatıma’yı tanımadan İslam’da hatta ilahi dinler nezdinde kadının yerini ve haklarını tanıma çalışmaları eksik ve aksak kalacaktır. Fatıma’sız bir İslam anlayışında kadının esamisi bile yoktur diyebiliriz. Fatıma’yı olgu edinmiş bir anlayış ve inançta ilahi ahlak tecellilerini görmek mümkündür. O, yeryüzüne ve insanlığa sunulan bir şahsiyettir. Fatıma’nın en kıymetli varlıklardan biri olduğunu, yüce ahlak ve kişiliğine bakan herkes kolayca görür. Fatıma örnek kadın niteliklerinin tümüne sahip bir şahsiyetti. O yüzden onsuz bir din ve dindarlıkta kadın saygınlığı, ahlakı, erdemi ve şefkati göremezsin.
Fatıma yüce bir ahlâka ve erdeme sahipti, üstün bir zeka ve zihin onun en önemli özelliklerinden biriydi. Babasından miras aldığı onurlu ve üstün bir karaktere sahipti, cesur bir yüreği vardı, ancak, kendini beğenmişlikten uzaklığıyla bilinirdi. Zalim ve zorbaların karşısında asla eğilmezdi.
O, sabır, azim, sükûnet, hoşgörü, vakar ve sağlam karakteri, üstün iffetiyle bir şahsiyet abidesi ve örneğiydi.
Bu yüce şahsiyetten uzaklığın ve kopukluğun verdiği, vereceği eksikliğin ve yoksunluğun kadın konulu her alanda yansımalarını görmek hissetmek mümkündür.
Kadın ve toplum-kadın ve siyaset-kadın ve ahlak-kadın ve çocuk terbiyesi-kadın ve iş hayatı-kadın ve eş-kadın ve aile-kadın ve ibadet-kadın ve eğitim Vs..
Kadını, yukarıdaki konu ve konumlarda, gelin siz Fatıma’sız anlatın, kadının değerini savunun ve koruyun! Mümkün mü? Hayır değil! İslam’ı Hz. Fatıma idol ve örneğiyle tanıyan bir Müslümanın algısı, bakışı ve davranışı, Fatıma’sız tanıyandan daha farklı olduğunu, olacağını rahatça görebiliriz.
Bu bakış açısından dolayıdır ki Hz. Fatıma konusu ve onu tanıma-tanıtma hususu başlı başına bir ıslah, bir ihya, bir iman hareketi demektir ve kutsal bir harekettir.
Bu yüzdendir ki Fatıma’yı tanıtma platformları etkinlikleri gibi girişim ve teşebbüsler sayesinde Müslüman toplumlarda kadının hakları ve yeri konusunda bir ıslaha gidilebilir, bir ihya hareketi canlanır. Onun devamında mükemmel imana sahip kadına saygılı bir İslami nesil filizlenir diyebiliriz.
Temeli Kuran ve Peygamberin sözleri olan bu düşüncelere inanan Müslümanların adına Şii denildiği gibi zaman zaman Fatimi de denilmektedir.
Hz. Fatıma’nın değerini tanımak ona değer verenleri tanımakla mümkündür. Ahzab suresinde Fatıma’nın yeryüzünde arınmışların listesinde gösterilmesi, Kevser suresinde bolluk bereket ve hayır membaı olarak tanıtılması ve Al’i imran suresinde Fatıma’nın kadınlardan Peygambere en yakın olan biri olarak tanıtılması, Fatıma’yı bizlere tanıtanların en başında İslam aleminin ittifakla inanıp kabul ettiği Kur’an-ı Kerim’in geldiği görülür. Dolayısıyla Fatıma’nın değeri onu tanıtan yüce kitabın değerinden apaçık anlaşılmaktadır.
Kur'an-ı Kerim, bazı insanları konumlarına ve hak uğruna verdikleri cansiperane mücadelesine yönelik bir mükafat olarak Müslümanların elinde ve evinde sürekli okunan ayetlerinde onlardan söz ederek hatıralarını ölümsüzleştirmiştir. Fatıma’da o şahsiyetlerden biridir.
Fatıma’yı bize tanıtanlardan biri olan kainat efendisi Hz Rasulullah'ın şu sözlerini gözden geçirmeli ve bu kıymetli sözlere muhatap olan sevgili kızı Fatıma’nın gerçek değerini ve konumunu anlamaya çalışmalıyız.
Hz Peygamber zevcesi Ümmü Seleme annemiz, Efendimizden şöyle rivayet eder:
“Fatıma benim yanımda yeryüzündekilerin en üstünüdür.”
Yine Peygamber efendimizden nakledilen sözlerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Şüphesiz Allah, Fatıma kızdığı için kızar, o razı olduğu için razı olur.”
“Fatıma benden bir parçadır; onu inciten beni incitmiş; onu seven de beni sevmiş olur.”
“Fatıma benim kalbimdir, bedenimin içindeki ruhumdur.”
“Fatıma dünya kadınlarının efendisidir.”
Kuran ve hadislerde Hz. Fatıma’ya atfen nakledilen fazilet ve üstünlüklerin sadece Peygambere olan nesebi yakınlık ve muhabbetinde aramak Kuranı, İslam’ı, Peygamberi ve Fatıma’yı tanımamak demektir. Bu faziletler, üstünlük vasıfları ve üstün kapasiteyi Fatıma’nın kendisinde aramak ve görmek lazım.
Peki kimdi bu Fatıma? Neydi ondaki örneklik kapasitesi? İşte cevabı:
Fatıma (s.a), kadının insanlığını, saygınlığını, kerametini, kutsallığını, (ilâhî emir ve yasaklar hususunda) koruyuculuğunu ve özenini en onurlu şekilde temsil etti. Bunun yanında üstün bir zekâya, keskin bir ferasete ve geniş bir bilgiye sahipti. Nübüvvet mektebinde eğitim görmesi, risalet külliyesinden mezun olması onur ve övünç olarak ona yeter.
O, insan düşünce dünyasını temelinden sarsan ve insan düşüncesini kuşakların ötesine taşıyan bir Peygamber'in kızıdır. Aynı zamanda o, Peygamber sonrası hakkın terazisi olan ve insanlık tarihinin en büyük peygamberinin devamı niteliğindeki bir şahsiyetin, yani Ali’nin eşidir.
FATIMA’SIZ İSLAM ANLAYIŞININ KADIN MAĞDURLARI
Hz. Fatıma’nın inanç ve algı dünyamızda ki boşluğunun bedelini, İslam toplumu çok ağır bir şekilde ödemektedir. Peygamber ve Fatıma ahlakı ile yetiştiremediğimiz bir nesilden bağnazlık, sapkınlık, şiddet ve aymazlığın dışında başka bir şey beklenemez. Gün geçmiyor ki kadına şiddet, tecavüz ve cinayet haberleri kulaklarımızda yankılanmasın. Kadın cinayet ve mağduriyetlerinin rakamsal olarak her zamankinden daha çok zirveye tırmandığı bu günlerde, bu şahsiyetleri tanımaya daha çok ihtiyacımız var. Zulüm ve şiddete maruz kalan bu kadınlar ya annemiz ya eşimiz ya bacımız ya da kızımızdır. Hal böyleyken İslam Peygamberi binlerce kez Fatıma örneklemeleriyle Anne, eş, bacı ve kız evlatları ile ilgili biz Müslümanları saygılı ve hassas olmaya çağırdığını biliyoruz.
Toplumun ahlak ve algısını yönlendirmede büyük rolü ve etkisi olan medyanın bu vadiden ne kadar uzak olduğunu içimiz acıyarak biliyor ve görüyoruz görmesine, ancak gelin görün ki İslam toplumunda bizleri değerlerimizden uzaklaştıranların aynı yayın kurumları aracığıyla nasıl bir rant sarmalı oluşturduğunu ve ülkenin para ve iktisadi imkanlarına çöreklendiğini ayan beyan görüyoruz.
Batı emperyal odakları ve devletin milletin imkanlarını pervasızca bu kurumlarda harcayan güçler, kadınların bir meta aracı gibi kullanılmasına her türlü olanak sağlayıp gayreti göstermekteler. Hatta bu ahlaksız yayın kurum ve kuruluşları kadın cinayeti, tecavüz ve istismar programlarını haberlerini yapıp yayınlarken bile habere konu olan kadınlara, ahlaki etiği umursamadıkları için onlara ikinci bir mağduriyeti yaşatmaktadırlar.
Kadını pespayeleştiren bu kadın düşmanı medya kurumlarında, kadınların reklam aracı görülmesine, göstermeye ve aşılamaya çalıştıkları kültürün batı medeniyeti artığı olduğuna hepimiz şahidiz. Bu telkinlerle, kadına özgürlük deyip zevk ve şehvet esareti oluşturuyorlar. İçinde her türlü yasak yanlış ve çarpık ilişkilerin olduğu çağdaş cariyelik sistemini bu dizilerde, yayınlarda ilmek ilmek işliyor ve öneriyorlar. En içler acısı durum da şu ki, toplumun bu yapılanları ve yayınları yani dizilerde şehvet ve rant aracı, oyuncağı haline gelmiş kadın hikayelerini acziyet ve duyarsız bir şekilde izliyor olmasıdır.
Ta ki birgün bu ahlaksızlık lağımı bize bulaştığında ve çıkarılan yozlaşma yangınının alevleri evlerimizi sardığında tepkimizi vermeye başlıyoruz. Ama bireysel, faydasız ve etkisiz… Geç ve zamansız... Çünkü toplum olarak seyirci kaldığımız sürece birer birer bu zulüm ve şiddet sarmalının direkt ve ya dolaylı kurbanları ve mağdurları olmaya devam edeceğiz.
İçerisinde bulunduğumuz bu toplumsal manzarayı göstermemin nedeni çare kapılarını ararken batı medeniyeti ve kültüründen gelen reçeteleri değil kendi değer ve reçetelerimizi tanımlamamız konusuna dikkat çekmek istedim. Çare, İslam ve ahlakına dönüştedir ve o ahlakın abidesi olan Peygamber ve Fatıma’yı tanıyıp yaşatmaktır. İslam algımızda peygamber ve Fatıma örneklerini yaşatmadığımız sürece ahlaklı bir İslam topluluğunu oluşturamayız. Fatıma’sız bir İslam toplumunda kadınların mağduriyet hikayeleri ve haberleri maalesef çoğalmaya devam edecektir.