.
.

Bismillahirrahmanirrahim

Bu günlerde izzet, şeref, onur, şecaat, sadakat ve direniş cephesi, büyük bir komutanının, büyük bir önderinin, sembol isminin, yani “GAZZE İSMAİLİ”, Üstad İsmail Heniye’nin yasını tutmaktadır. Ömrü, kutsal ve büyük bir davaya adanmış, büyük bedeller ödemiş, çetin imtihanları başarıyla geride bırakmış, üç evladı ve torunları başta olmak üzere aile ve yakınlarından onlarcasını davasına kurban vermiş ve sonunda da kendi aziz canını kurban vererek başarının zirvesine yükselmiş bir isim.

Adı, cihatla, direnişle, Filistin’le, Kudüs’le özdeşleşmiş örnek, önder ve sembol bir isim.

İnandığı davasından zerre kadar taviz vermeyen, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan bir isim.

Evet o günümüzde bir semboldü;

Filistin ve Kudüs davasının sembolü.

Sadakatin, ahde vefanın sembolü.

İzzetin, onurun, hürriyetin sembolü.

Kardeşliğin, muhabbetin, vahdetin sembolü.

Sabrın, direnişin, metanetin sembolü.

Mezhepçiliğin, fırkacılığın, ırkçılığın değil, ümmetçiliğin sembolü.

Zalimlere, satılmışlara inat, mazlumlarla, mustazaflarla, yalın ayaklılarla kaynaşmanın, bütünleşmenin, dayanışmanın sembolü.

Davası uğruna verdiği kurbanlar, çektiği çileler ve sonunda şehadete yükseldiği mekân, bütün bunların ispatı ve imzasıydı adeta.

O Muhammedi İslam’ın yılmaz bir eri, hafızı olduğu Kur’anî değerlerin muhafızı, ilham aldığı Hüseynî mektebin aşığı, Kudüs’ün oğlu, mücahitlerin manevi babası, örneği, önderi ve öğretmeniydi.

Hakkı haykıran yiğit bir hatip, ilmine amil bir alimdi.

O doğru bildiği yolda, eğilmeden, bükülmeden son adımına kadar yürüdü. Üzerindeki ağır sorumluluğu azimle, sadakatle, yakinle yerine getirmeye çalıştı. Rabbiyle bağladığı misaka son nefesine kadar bağlı kaldı.

Kendisine tevdî edilen emaneti, hainlere inat zerre kadar ihanet etmeden emaneti sahibine eda edip şehitlerin, mücahit kardeşlerinin diyarına uçup gitti.

Şehadetinden bir gün önce, yıllarca, yan yana, omuz omuza, gönül gönüle zulüm ve küfür cephesine karşı mücadele ettiği dava arkadaşı Şehit Süleymani’nin mezarının ziyaretine gitmiş ve bıraktığı çelenge şu notu tutturmuştu:

Bismillahirrahmanirrahim

Hânel-likâ

Ehûke İsmail Heniyye

“Kavuşma zamanı gelip çattı! Kardeşin İsmail Heniyye.”

Bu nasıl bir ruh, bu nasıl bir ilhamdı Ya Rab?!

Evet, o adeta şu ayeti bize hatırlatıp gitti ötelere:

مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُؗ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدٖيلا.

 

“Müminlerden bazı kimseler Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler, kimileri onun yolunda can verdiler, kimileri de sıralarını bekliyorlar; onlar (vaadlerini-çizgilerini) asla değiştirmediler!”[1]

Evet, o ve diğer şehitler, Allah erleri, özellikle onunla eş zamanlı Lübnan diyarında, ama aynı dava uğruna canını feda eden büyük komutan Seyyid Muhsin Fuad Şükür, ahitlerini yerine getirerek göçüp gittiler şehitlerin, azizlerin diyarına; ama sırada bekleyen bizlerin boynuna büyük bir emaneti bırakıp da öyle gittiler.

Onların emaneti, davalarıydı, çizgileriydi, şer cephesiyle mücadeleydi.

Savundukları değerlerdi.

Can defa ettikleri kutsallardı.

Ümmetin maslahat ve menfaatlerini öncelemekti.

Ümmetin birlik ve beraberliğiydi.

Fitnecilere, satılmışlara, gafillere ve cahillere fırsat vermemekti.

Aynı cephede kanlarını birleştirdiler ki gönüller birleşsin, saflar birleşsin, güçler birleşsin, söylem ve eylemler birleşsin.

Birleşsin ki İslam’ın ve ümmetin yeminli düşmanlarının şeytani hevesleri kursaklarında kalsın.

Kudüs ümmetin bağrına yeniden geri dönsün.

Siyonist tümör, ümmetin ve batı Asya’nın bağrından sökülüp atılsın.

Mazlumların, mustazafların, masum yavruların artık yüzü gülsün.

Evrensel adalet özleminin tahakkuku için zemin hazırlansın.

Kelimetullah yücelsin.

Habibullah sevinsin.

Evliyaullah arzularına kavuşsun.

İbadullah, kulun kulluğundan kurtulup hakkın kulluğuyla özgürleşsin inşaallah.

Allah’ım! Ey şehitlerin, mazlumların Rabbi! Bu mukaddes kanlar hürmetine, hak cephesine nihai zaferi, batıl cephesine nihai hezimet ve mağlubiyeti bu ümmete göster artık.

Mescidi Aksa’da, vahdet ve kardeşlik namazı kılmayı, hakkın galibiyetini kutlamayı bu ümmete nasip buyur. Âmin Ya Rabbel-Alemin.

.

[1]  (Ahzap, 23)