.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Vahşetin ve ölümün kol gezdiği medeniyetler diyarı Ortadoğu'nun Irak sahasında zulüm yine ortalığı kan gölüne çevirmişti. Bölgemizin doğal yer altı ve yer üst zengin kaynaklarına ve kültürel mirasına sahip olmak için asırlardır Batının emperyalist devletlerinin sefer üstüne sefer düzenledikleri Ortadoğu halkları hazin bir gelecekle karşı karşıyalar. Bu egemen güçler, bazen tek başlarına bazen de birleşerek, kendilerinden olmayan bu halklara ölüm ve yıkımı reva gördüler. Ancak kendi elleriyle körükledikleri ateşin içerisinden çıkamadıkları için de, bölgede savaşın, kaosun, kan ve katliamın devam ettirilmesi için çırpınıp duruyorlar.

Siyonist Rejim Problemi Siyonist Rejim Problemi

Şu son süreçte bölge üzerinde oynanmak istenen karanlık senaryoya bakıldığında, Amerika, İsrail ve müttefiklerinin, bölgeye yönelik istikrarsızlaştırma stratejisi büyük çapta bölgenin birçok yerinde derinleştirilmeye çalışıyorlar. Irak'ta Amerika tarafından planlanan Şiî ve Sünnî Müslüman halkın ibadethanelerine karşı gerçekleştirilen saldırılar, Amerika'nın GOP adını verdiği, İsrail'in Güvenlik Kuşağı stratejisi doğrultusunda hayata geçirilmişti. Dinî ve etnik çekişme ve çatışmalar yaratılarak, bölgede etnik ve mezhepsel çatışmalar körüklendi.

Zulmün stratejisi Ortadoğu'nun Filistin sahasında halkın etrafını grotesk duvarlarla çevirerek, toplumunun yaşamla olan ilişkisine sınırlar getirirken, bir başka sahada da halkın dini inanç ve kültürüne karşı hiçbir kural ve kaide gözetmeksizin, taşeron ve piyon örgütler kanalıyla buna örnek olarak DAEŞ’i verebiliriz vahşet ve zulmü yaşanmıştı.

Siyonist İsrail, kurulduğundan bu yana, bölgeye yönelik resmi ideolojisinin gereği doğrultusunda, "büyük İsrail" olarak adlandırılan "Arz-ı Mev'ud" (vaat edilmiş, söz verilmiş topraklar) stratejisini hayata geçirmeye çalışıyor. Ancak, İsrail'in güvenliği için çırpınan Batılı emperyalist güçler, salt onun politik hedefleri doğrultusunda hareket ettikleri sürece, bölgede işleri öyle kolay yürümeyecektir. Eğer Amerika, İsrail'in hesapları çerçevesinde bölge politikasında ısrarcı davranırsa, bu kendisi için hiç de hayırlı olmayacaktır.

İsrail'in bölgede, Irak'ta ve başka yerlerde, öngördüğü strateji gereği kriz ve kaosun derinleşmesinden yana olan politikası, CIA vb. istihbarat güçlerince de desteklenmektedir. Ve bugün Amerikan siyasetinde ve istihbaratında İsrail siyasetindeki tarafgirlik gözönüne alındığında, bölgede İsrail'in ne yapmak istediği daha iyi anlaşılacaktır.

İsrail'in aşırı milliyetçi (hahamların) üstün ırk anlayışına göre, bir Yahudi devleti Arap ve Müslüman ülkelerle barış yapamaz; böyle bir barış anlaşması İsrail'in varlığını tehdit edeceği gibi Filistin'le yapılacak bir barış Araplar lehine yeni bir çığırı başlatacaktır. İşte bu anlayışıyla bölgede yarım asırdır savaş ve krizin devam etmesinden yana olan politika, İsrail'in resmi dış politikasına yön vermektedir.

İsrail'in bu yayılmacı dış siyaset anlayışı, Ortadoğu'nun birçok ülkesinde yarım asırdır iç kargaşalıklar yaratılmasına gizli ve açık destek vermeye yol açmaktadır.

Genelde Ortadoğu'nun huzur içerisinde yaşamaması için çırpınan İsrail, bölge devletlerine yönelik çok yönlü bir tehdit politikasını Amerika ve Batı devletlerinden aldığı destekle sürdürmektedir.

Çünkü Batının, ekonomik, askeri ve politik desteğini arkasına alan İsrail, bu anlayışını bölgenin üzerinde tedrici bir şekilde yarım asırdır ilerletmeye çalışıyor. Bu anlamda Amerika ve müttefiklerinin Irak işgali, İsrail'in bölge üzerindeki stratejisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu konuda Amerikalı yazar Seymour Hersh, Amerikan başkanı George Bush için "Irak'a saldırmaya Tel-Aviv yönetimi teşvik etti" demişti. Irak'ı Ortadoğu'nun merkezi olarak kabul edersek, Amerika'nın çıkarları kadar, İsrail'in de "Nil'den Fırat'ta kadar olan ve Beynul-Nahreyn (bereketli Mezopotamya) topraklarını kapsayan büyük İsrail anlayışı" için ve onun ekonomik çıkarları açısından Irak önemli yer tutuyor. Bu arada Birleşik Arap Emirlikleri'nde yayınlanan el-Beyân gazetesi de, Irak'ın işgali sırasında Amerika ve İsrail'in yakın işbirliğine değinerek şöyle diyordu:

"Amerikalı askerler, Irak halkının bastırılması ve teslim alınması için siyonistlerin Filistin'de uyguladıkları sindirme politikaları ve İsrail'in şehir gerillalarına karşı kontracı yöntemlerinden ve tecrübelerinden faydalanıyorlar" 

Bundan dolayı da İsrail, Irak'ta kaosun ve krizin devam etmesinden yana olup, çeper ülkelere yönelik olarak sürece yayılmış Batı desteğinde bir strateji sürdürmeye çalışmıştı. İsrail'in bölgede kendi geleceği için geliştirdiği birçok stratejik hedefleri bulunmaktadır. Lübnan'ın işgali döneminde Suriye ve diğer bölge devletlerine yönelik geliştirdiği strateji uyarınca; Suriye ve Irak devletleri çökertilip etnik ve mezhepsel çatışmalarla parçalanmalı ve askeri gücü zayıflatılmalı veya tahrip edilmeli. Artı Irak petrol zengini bir ülkedir ve o ülkede çıkacak bir iç savaşla ülke denetim altına alınmalıdır ve Suriye parçalanıp yok edilmelidir anlayışı hâkimdi. Irak'ın bölgedeki özel jeopolitik: konumundan ve Ortadoğu'daki güç merkezlerine yakınlığından dolayı, Irak her zamana Amerika'nın yanı sıra İsrail'in de iştahını kabartmış bir coğrafya olagelmiştir. Bu nedenle İsrail Irak'taki istikrarsızlıkta büyük bir rol oynamıştır.

Çünkü İsrail'in yayılmacı ve saldırgan politikası, Amerika'nın dış ve istihbarat siyasetinde sahip olduğu ağırlıkla onu yönlendirmeye çalışan aşırı milliyetçi siyonist kesimin "vaat edilmiş" topraklarda bir Yahudi devletini yapılandırmasını hedeflemekte, bu hedef doğrultusunda Ortadoğu'da kargaşa fitillenmektedir.

İsrail'in Ortadoğu'ya yönelik uzun süreli jeostratejik hedeflerine bakıldığında, 1950'lerden bu yana Irak'ta ve diğer bölge ülkelerinde aktif muhaberat faaliyetlerini tedrici bir şekilde uyguladığı görülür.

İsrail'in dış siyaset uzmanlarından biri olan Şimon Peres, yeni Ortadoğu planı doğrultusunda "Ortadoğu'da İsrail eksenli ekonomik düzenin yeniden yapılandırılmasına özen gösterilmeli" diyordu. Irak'ın işgal edilmesinden sonra Ariel Şaron'un alt yapı işlerinden sorumlu bakanı olan Yosef Baritski ise, Irak petrollerinin İsrail'e taşınması konusunda, "Amerika enerji bakanlığının da desteklediği Musul-Hayfa petrol boru hattının yeniden işletmeye açılması ve Irak ham petrolünün İsrail'e transfer edilmesi için Kerkük- Musul ve Ürdün üzerinden Hayfa petrol boru hattı inşa edeceğiz" diyordu. İsrail'in çok yönlü faaliyet içerisinde olduğu Irak pazarı Amerika'nın kendisi için ne kadar hayati öneme sahipse, İsrail için de o kadar hayati öneme sahiptir.

Bundan dolayı İsrail Irak pazarında onlarca aktif şirkete sahiptir ve çeşitli sektörlerde faaliyet göstermekteler. Bunlardan sadece bir kaçını örneklersek; İsrail'in eski genelkurmay başkanı olan Amun Shahak ve eski başbakanlardan Ehud Barak'ın siyasi danışmanlığını yapmış olan Beni Midan vb.'lerinin gıda, telekomünikasyon ve petrol şirketi gibi birçok alanda ekonomik yatırımı mevcuttur. Bölgenin İsrail için hayati önem taşıyan diğer bir zenginliği ise, tatlı içme sularıdır.

Çünkü bilindiği gibi İsrail su ihtiyacının bir kısmını Türkiye ve bir kısmını da Kızıl Deniz'den (tuzlu suyu sterilize yaparak) karşılamaktadır. Bu da kendisi için hayli pahalıya mal olmaktadır. Siyonist İsrail'in bölgeye yönelik hedeflerinden biri de Ortadoğu'daki tatlı su kaynakları üzerindeki denetimini pekiştirmektir. İsrail su enerjisi alanında kuracağı hâkimiyeti gelecekte bölge devletlerine karşı bir güç olarak kullanabilmenin hesaplarını yapmaktadır. Çünkü işgal ettiği Filistin topraklarındaki sınırlı içme suyu, nüfusun artması ile tükenmekle karşı karşıyadır. Bu nedenle, Fırat-Dicle'nin tatlı sularının Irak'tan kendileri için nötr (İsrail öyle görüyor) bir ülke olan Ürdün üzerinden işgal edilmiş Filistin topraklarına taşınması, İsrail'in stratejik hedeflerinden biridir. Yani elli yıl önce Filistin topraklarının Ürdün'e bağlanması fikrini üreten David Ben Gurion stratejisi halen İsrail'in gündemindedir. Bundan dolayı da Amerika ve müttefiklerinin Irak işgali, İsrail için Ortadoğu'da yürüttüğü stratejide önemli bir yer arz etmektedir.

Irak'ta, Amerika ve müttefiklerinin yanı sıra İsrail de askeri ve istihbarat gücüyle çeşitli faaliyetler sürdürmektedir. İşgal karşıtı muhalif kesimlere ve yabancı uyruklu insanlara yönelik rehin alına, terör ve suikast gibi operasyonlarda diğerleri gibi kendisi de aktiftir. Bu eylemlerle amaçlanan, Irak'ta kaos ve kargaşanın devam etmesi, böylece Irak'ın seçilmiş hükümetinin güçsüzlüğünü ve beceriksizliğini kanıtlanmaktır. Bu, işgalin kalıcılaşması için kamuoyunda işgal güçlerine karşı duyulan tepkileri etkisizleştirme ve işgali meşrulaştırma taktiğidir. Bölge üzerinde egemenliğini pekiştirmek amacıyla bölgede kaosun sürmesi için çaba harcamaktadır.

Editör: Hasan Bedel