.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Dinimiz İslam’ın öğretilerine baktığımızda para ve servet konusu üzerine övgü dolu ve kınayıcı bilgilere rastlıyoruz. Dünya malının gerekliliğine yönelik ve övgü içeren birçok hadis önceki bölümlerde açıklandı. Ayrıca hac, zekât, humus, sadaka, hibe, ihsan ve benzeri ancak parayla yapılabilen konulardaki hadislerin tamamı da dünya malının gerekliliği ve övgüsü yönündedir.
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimin birkaç ayetinde dünya malını “Hayır” ifadesiyle anıyor ve şöyle buyurmuştur:
“Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah’tan korkanlar üzerine bir borçtur.”[1]
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Salih bir insanın elindeki temiz mal çok güzeldir.
Ancak bütün bu övgü dolu ayet ve hadislerin yanı sıra kötüleyici ayet ve hadisler de Kur’ân’da ve hadis kaynaklarımızda önemli bir yer kaplar. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir.”[2]
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.”[3]
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Dünya malı ve üstünlük sevdası suyun tohumu yeşertmesi gibi (insanın kalbinde) münafıklığı yeşertir."
Bu tür ayet ve hadislerin benzerlerini dini kaynaklarımızın birçok yerinde bulabiliriz.
Dinimizin konuyla ilgili ilk bakışta ikili gibi görünen yaklaşımının sebebi dünya malının iki yönlü olmasıdır. Dünya malı, zararlı ve faydalı yönleriyle zehirli bir yılana benzer; aynı zamanda zehrinden etkin bir ilaç olarak faydalandığımız öldürücü zehir sahibi bir yılan. Dünya malı Allah yolunda harcanırsa ahiret hayatının bir parçası haline gelebilir aksi halde yok olmaya mahkûm bu dünyanın bir parçası olmaktan öteye gidemez.
Dünya malı konusuna eğildiğimiz zaman dünya malının aynı anda birçok faydaya ve birçok zarara sahip olabileceğini kolaylıkla söyleyebiliriz. Ancak dünya malının yarar ve zararlarını öğrenip de bu zararlardan uzak durmaya çalışanlar kurtuluşa varabilirler.
Dünya malının dünyevi yararları açıktır ve sırf bu yararlardan daha fazla pay alabilmek amacıyla dünya ehli insanların sürekli rekabet halinde olduğunu görürüz. Dünya malının dini yararlarına gelince burada üç tür yarardan bahsedebiliriz.
Bir: İnsanın, kendisine yönelik ve ibadi işleri için veya bu işlerin ön hazırlığı için harcadığı dünya malı.
İki: Diğer insanlar için harcanan dünya malı. Bu kısımda yer alan dünya malını dört farklı bölüme ayırabiliriz. Yani sadaka niyetiyle verilen dünya malı, yiğitlik gereği harcanan dünya malı, kişinin kendi saygınlığını koruyabilmek için harcadığı dünya malı ve çalıştırmış olduğu işçilerine verdiği dünya malı.
Dini öğretilerimizde sadaka konusuna önemle vurgu yapılmıştır ve büyük sevaplar vaat edilerek insanlar bu yöne yönlendirilmiştir. Bu öğretilerden biri şudur: Sadaka Yüce Allah’ın gazabını söndürür.
Yiğitlik gereği harcama yapmaya gelince; yani zengin ve saygın insanlara yönelik davetler, hediyeler, mali yardımlar ve benzeri harcamalar. Bu tür harcamalar dinimiz İslam’ın tavsiye ettiği ve karşılığında sevap vaat ettiği harcamalar türündendir.
Kişinin, saygınlığına zarar gelmemesi için yapmış olduğu harcamalara gelince; bu harcamalar genellikle şairlerin hicvinden, akılsız insanların kusur isnadından ve kötülük peşinde olan insanların şerrinden korunmak için yapılır. Bu tür harcamalar kişiye sağladığı dünyevi faydaların yanı sıra dini öğretilerimizde de tavsiye edilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kişinin, saygınlığını korumak için yapmış olduğu harcama onun için aynı zamanda sadaka hükmündedir.
Kişinin örneğin yemek, içmek veya giysi ihtiyacı gibi gerekli ihtiyaçlarının karşılanması yönünde yararlandığı kişilere vermiş olduğu dünya malı konusuna gelince; bu harcamalar kaçınılmazdır ve bu ihtiyaçların karşılanmaması durumunda insanın ahiret yolunu tutması ve dünya sonrası hayatı için çaba harcaması imkânsız hale gelir. İnsan, kendi başına bu ihtiyaçlarının tamamını karşılamak isterse vaktinin tamamını bu işlerine ayırmalıdır ve ahiret düşüncesini bir kenara bırakmak zorundadır.
Üç: Dünya malının diğer bir dini yararı kişinin belirli bir insan için değil de genel halkın yararı için yapmış olduğu harcamalarda kendini gösterir. Örneğin cami yapımı, köprü yapımı, yolcuların ücretsiz olarak dinlenebileceği yerlerin yapımı, hastane yapımı ve yolların aydınlatılması yönünde harcanan mallar.
Bütün bu saydıklarımızın yanı sıra dünya malının farklı diğer faydalarından da söz etmek mümkündür. Örneğin başka birisine el açmanın verdiği acı duygudan uzak durmak, fakirliğin verdiği ezikliği yaşamamak, çok sayıda arkadaş ve yardımcıya sahip olabilme imkânı ve benzeri diğer yararlar.
Dünya malının afetlerine gelince, bu afetleri dini ve dünyevi olmak üzere iki farklı bölümde ele alabiliriz.
Dini afetler üç çeşittir:
Bir: Dünya malı insanı günahlara sürükler. Zira insanın nefsanî istekleri her zaman için doyuma ulaşmayı arzular ancak bu isteklere yanıt verme imkânına sahip olmamak insanı nefsanî isteklerin kucağına düşme tehlikesinden kurtarabilir ve günahlardan uzak durmanın bir yolu da günah işleme imkânına sahip olmamaktır.
İki: Dünya malının bol olması kişiyi aşırı miktarda mubah nimetlerden yararlanmaya iter. Kendisini bu şekilde alıştıran kişi ise olur da helal malla bu isteğini karşılayamazsa şüpheli mallara kucak açabilir ve zamanla bu isteğini karşılayabilmek için cedelleşmek, düşmanlıklar, yalancılık, nifak ve diğer kötü ahlaklara bulaşabilir.
Üç: Bol dünya malının beraberinde getirdiği ve hiçbir zenginin kurtulamadığı üçüncü afet, Allah’tan gafil olmaktır. İnsan, elindeki bol miktardaki malın gelir ve giderlerini hesaplarken kaçınılmaz olarak Allah’tan gafil oluyor ve bu bir gerçek ki insanı Allah’tan alıkoyan her şey insanı zarara uğratmıştır.
Hz İsa (a.s), bu hakikate değinerek şöyle buyurmuştur: Dünya malı helal yolla kazanılmazsa her zaman üç afeti beraberinde taşır. “peki ya helal yolla elde edilirse?” diyen kişiye ise “doğru olmayan yerde harcanabilir” yanıtını vermiştir. “Ya doğru yerde harcarsa?” denildiğinde ise şöyle buyurdular: O malın hesap kitabı insanı Allah’tan alıkoyar.
Dünya malının afetlerinden korunmak isteyenler aşağıdaki birkaç konuyu her zaman göz önünde bulundurmalıdırlar:
Bir: Dünya malının niçin ve hangi hedef doğrultusunda yaratıldığını bilmelidir. İhtiyacı dışında dünya malının kazanılması ve korunması yönünde ömür sermayesini tüketmemek için neden dünya malına ihtiyaç duyduğunu bilmelidir.
İki: Dünya malını nereden kazandığına dikkat etmelidir; haram ve harama yakın şüpheli kazançlardan uzak durmalıdır ve yiğitlikle örtüşmeyen kazançlara yaklaşmamalıdır.
Üç: Malını nerede, nasıl ve hangi miktarda harcadığına dikkat etmelidir. Aşırı harcamalardan ve cimrilikten uzak durarak vasat ve dengeli bir harcama şeklini benimsemelidir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Onlar harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.”[4]
Dört: Helal yollarla kazanmış olduğu malını haram kullanımlar için harcamamalıdır. Zira haram kullanım için mal harcamasında bulunmanın günahı haram kaynaklardan mal kazanmanın günahıyla eşittir.
Beş: Kazanmak, kazanmamak, harcamak veya harcamamaktaki niyetini düzeltmelidir ve Allah’ın rızası yönünde kendisine yardımcı olacak kazanımları seçerken ancak züht ve dünyaya sırt çevirmek niyetiyle birtakım kazançlardan uzak durmalıdır.
İnsan mali işlerinde bu tutumu benimserse dünya malı ona herhangi bir zarar dokunduramaz.
Emirü’l-Müminin Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Bir kişi tüm dünya mallarını kazanırsa ve bunu yalnızca Allah’ın rızası için yaparsa züht sahibidir. Ancak aynı kişi tüm dünya mallarına sırt çevirirse ve bunu Allah rızası için yapmazsa züht sahibi değildir.
Ve yine şöyle buyurmuştur: Züht kavramı Kur’ân-ı Kerim’deki iki cümlede açıklanmıştır; “Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah’ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız.”[5] İnsan, kaybettiği şeyler için üzülmez ise ve kazandığı şeyler için sevinç yaşamaz ise zahitliğin iki yönüne de uymuştur.
- - - - - - - - -
[1] Bakara, 180.
“کتب علیکم اذا حضر احدکم الموت ان ترک خیراً الوصية للوالدین والاقربين بالمعروف”
[2] Enfal, 28.
[3] Munafikun, 9.
[4] Furkan, 67.
[5] Hadid, 23.