.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Abdullah Mercimekoğlu
Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla
Bir gün Peygamberimiz Efendimiz, düz bir çizgi çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.” buyurdu. Ardından bu çizginin sağından ve solundan başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da, dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır.”[1] şeklinde açıklamada bulundu. Sonra şu ayet-i kerimeyi okudu:
"وَاَنَّ هٰذَا صِرَاط۪ي مُسْتَق۪يمًا فَاتَّبِعُوهُۚ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ"
“Bu benim dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin! Yoksa bu hal sizi O'nun yolundan uzaklaştırıp parçalara böler. Sakınıp korunasınız diye O bunu önermiştir size.”[2]
Sırât-ı müstakim, Kur’an ve peygamberlerin yoludur. Allah’a verdikleri sözden bir an olsun ayrılmayan, sadakatle sembolleşen sıddıkların yoludur. Sırât-ı müstakim, salih amel işleyenlerin, ilahi lütuf ve nimetlere talip olanların yoludur. Bu yol, “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı, rehberliğin en güzeli de Muhammed’in rehberliğidir.” hadisini hayatında değişmez ilke olarak kabul edenlerin yoludur.
Sırât-ı müstakimde sadece bir olan Allah’a kulluk vardır. Hayatı O’nun emir ve yasaklarına göre yaşamak vardır. Allah Resulünü sevmek ve ona gönülden tabi olmak vardır. O’nun gibi dosdoğru, emin, güvenilir ve yüce bir ahlak üzere olmak vardır.
Sırât-ı müstakimde, hayır ve güzelliklere anahtar, şerre kilit olmak vardır. Sırât-ı müstakimde insanı öldürmek değil, yaşatmak vardır. Sırât-ı müstakimde ötekileştirmek değil, biz olmak; beraber olmak vardır. Sırât-ı müstakimde dürüst ve erdemli olmak vardır. Sırât-ı müstakimde şiddet, zulüm, terör değil; şefkat, merhamet ve adalet vardır.
Günümüzde sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı için, dünyada ve gönül coğrafyamızda korku, acı, gözyaşı, huzursuzluk kol geziyor. Sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı içindir ki; dünyada milyonlarca insan evinden, barkından, yurdundan kaçıyor, açlık ve sefaletten hayatını kaybediyor. Sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı içindir ki; bugün ayrılık-gayrılık ve tefrikaya düşülüyor; kardeşlik, muhabbet, hak ve hakikat çağrıları cılız ve karşılıksız kalıyor.
Kurtuluşumuz, huzur ve mutluluğumuz, Rabbimizin Kitabı ve Peygamberi aracılığıyla bizlere öğretmiş olduğu dosdoğru yolda sapmadan, yılmadan yürümekle mümkündür. Efendimizin eşsiz örnekliğinden ayrılmamak ve onun bize öğrettiği yüce değerlere sımsıkı sarılmakla mümkündür.
Yazımızı Kur’an-ı Kerim’de bize öğretilen şu dua ile bitirmek istiyorum.
“Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma! Bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız Sensin.”[3]